10 Kasım 2011 Perşembe

11 kasım ikindi - huşu ve namaz


NAMAZDA HUŞU
Dinimizde ibadetlerin makbul olması bir takım esaslara bağlandığı, büyük küçük günahların affıda bazı şartların yerine getirilmesine bağlı olduğu gibi kıldığımız namazın hakiki manada bizi her türlü kötülükten uzaklaştırıp Cenab-ı Hakkı’ın rızasına yaklaştıracak bir namaz olması içinde bir takım şartlar vardır. 
Huşuda bunlardan biridir.
Huşu Cenab-ı Hakka boyun eğmektir.
yine denilmiştir ki, bir kimsenin cesedindeki her bir kıl huşu’a iştirak etmedikçe huşu yapılmış olmaz.
Huşu: namazın gerçek ve hakiki namaz olmasını sağlayan sebeplerdendir. 
Huşudan maksat, kişinin namaz esnasında bütün varlığı ve kalbi ile Allah’a yönelmesidir.
Namaz farizası, hakikatine inilerek huzur ve huşu ile eda edilirse insanı her türlü kötülükten uzaklaştırır:
sahibini fenalıktan alıkoymayan namaz, Allah’tan uzak olmaktan başka bir şeyi arttırmaz.
Hutbenin başında okuduğum ayette: muhakkak müminler felah buldu ki onlar namazlarında huşuludurlar.
Onlar ki, faidesiz işe, boş lafa bakmazlar onlar ki zekatlarını vermek için çalışırlar.
Buyurarak namazlarını huşu ile kılan müminlerin felah bulacağını beyan etmektedir
Kur’an-ı Kerim’de namaz ile zekat beraber zikredildiği halde bu ayet-i kerimede namaz ile zekatın arası
Ayeti ile fasledilmesi, namazdaki huşuun, sair zamanlarda lağıvden kaçınan kimseler için hasıl olacağına işaret içindir. Lağıvden kaçınmak namazı tamamlayan bir husustur
Binaenaleyh müminler, namaz dışında faidesiz işler, mala yani boş laftan kaçınmalıdır ki namazlarını huşu ile kılabilsinler.
Harici zamanlarda kalbi ve kalbin nurunu söndürecek olan malayani şeyler ile meşgul olan kimsenin huzur ve huşu ile namaz kılması düşünülemez.

Hiç yorum yok: