13 Kasım 2011 Pazar

14 kasım sabah - Şu sabah namazı I


Sabah namazı üzerine tartışma yoktur!


Allah'a ve Muhammed aleyhisselamın Allah'ın kulu ve resulü olduğuna iman eden hiç kimsenin sabah namazının önemi hakkında bir itirazı olmamıştır. Sabah namazı üzerinde ilmî veya avamî düzeyde bir tartışma kayıtlara geçmemiştir. Namazın dindeki yerinin küfürle iman arasında durduğuna ne kadar inanılıyorsa, namazlar arasında sabah namazının yerine de o inançla bakıldığı kesindir. Namaz din ise sabah namazı o dinin ta kendisidir. Sabah namazının önemi, iman ve amel açısından bağlayıcılığı mezheplere, ekollere göre hiçbir değişiklik göstermez. A mezhebine göre bir hüküm, B mezhebine göre ise farklı bir hükmün bulunmadığı en baş meselelerden biri sabah namazının önemi, vakti ve cemaatle edasıdır şüphesiz. Buna ümmetin icmaı adını da verebiliriz, bütün Müslüman nesillerin ittifakı da diyebiliriz. Sonuç bellidir.

Kur'an'a bakıldığında verilen işaretler bu yöndedir. Hadisler incelendiğinde ise adeta sabah namazı tek başına çatıyı tutabilen bir direk gibi gösterilmektedir.


Sabah namazı hayatidir!


Sabah namazı üzerinde biri umumileşen, biri de git gide yaygınlaşan iki sorun, mü'min kimliğimizin ağır imtihanlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Birinci mesele ki oldukça yaygın hale gelmiştir: Sabah namazı camide cemaatle kılınması gereken bir namazdır. O kadar ki, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sabah namazına devam etmeyenlerin evlerini yakmayı düşündüğünü söylemiştir. Sabah namazının ağırlığı kadar onun camide cemaatle kılınması da başlı başına ağır bir meseledir. Sabah namazının cemaatle eda edilmesi münafıklıktan beri olma teminatı vermektedir. (Ahmed, 9482) Hatta gecenin yarısını eda etmiş olmak türünden bir lütfu da beraberinde getirir. [Müslim, Mesacid, 46 (1489)] Buna rağmen sabah namazının cemaatle camilerde eda edilmesi unutulur hale gelmiştir. Ne yazık ki, camilerde namaz kıldırmaları için maaş alan görevlilerin bile ayda birkaç kez sabah namazı kaçırması, gençliğine bağışlanma, yorgun olma gibi şer'î olmayan özürlerle geçiştirilmektedir. Sabah namazı cemaati sanki emekli insanların yapması için tahsis edilmiş gibi durmaktadır. Kesinlikle sabah namazı cami ve cemaat namazıdır.


Sabah namazı, uykuya feda mı ediliyor?


İkinci mesele ise sabah namazının uykuya feda edilmesi tehlikesidir. Camide cemaatle kılmaya göre nispeten daha az yaygın olmasına rağmen, uyku ve sabah namazının birleştiği noktada büyük bir imtihanın her gün önümüze çıktığını söylemeye bile gerek yoktur. Git gide yaygınlaşan ve bize ait olmayan hayat tarzı, gecenin gündüzleştirilmesi, gündüzün geceleştirilmesi tutumu her şeyden önce sabah namazını harcamaya neden olmaktadır.


Namazı olmayan sabahın güneşi anlamsızdır!


Sabah namazının hatta cemaatle sabah namazının bu asırda yoğunluğu artan bir imtihan olarak ailece sınandığımız, şehevî arzularımızın önünde sabır ve dirayetimizin yirmi dört saatte bir sınandığı bir imtihandır. Böyle bir imtihanı kazanmamız için önce arızaya neden olan sebepleri tespit etmeli ardından da neler yapılabileceğinin tahlilini samimi bir şekilde yapmalıyız. Herhangi bir Müslüman, Allah rızası için yaptığı işleri bile sabah namazının engeli olarak gösterme hakkına sahip olmayacaktır. İstanbul'u haftalar süren yorucu bir kuşatmadan sonra fethetmiş olmak dahi ertesi gün sabah namazını ertelemeye özür oluşturmaz. Diyebiliriz ki, namazı olmayan bir sabahta güneşin doğması bile anlamsızlaşır.

Sabah namazı meselesi, avamın bütününü kuşatan bir mesele olduğu kadar, namaz ve ibadet konusunda konuşan, yazan ve bir nedenle Müslümanların önünde duranların da meselesidir. Sabah namazının önemine dair bir konferansın sahibi bile o günün sabahında mahallesindeki camide görülmemiş olabilir. Bu görülmeme kadar garip olan da böyle bir durumun ar olarak görülmemesidir.


Görev olan çareler


Erken uyuyup erken kalkmak gerekir


Sabah namazı ile bitecek bir gecenin sorumsuzca harcanması anlamı taşıyabilecek davranışlardan kaçınılmalıdır. Yatsı namazının vaktinde eda edilmesini esas alarak uygulayacağımız bir takvimde, işlerimizi sağlık, maişet ve dinimize hizmet gibi bölümlerden oluşan birinci grup, eğlence ve kültür gibi ertelenebilirden oluşan ikinci gruba ayırmalıyız. Sonra da bunların arasında bir sabah namazını ertelemeye değebilecek olanı var mıdır diye tekrar bir tasnif yapmalıyız.

Neticede bizim için sabah namazı, o günü feyizli ve bereketli geçirmenin, Allah'ın zimmetinde olarak güne başlamanın teminatıdır. Sabah namazı değil, onun camide cemaatle edasını kendimize hedef haline getirmek durumundayız.

Yaşadığımız hayatın, bize dayatılan tarzın namazımıza rağmen değil, namazla paralel yürümesi, bizim bir imtihanı kazanmamız veya kaybetmemiz anlamına gelecektir.



Geceden sabahı gösteren işaretler


'Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yatsı namazından önce uyumayı, yatsıdan sonra da konuşmayı hoş görmezdi.' (Buhari, Mevvakit, 13, (547) Başka bir rivayette de Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin ashabına yatsıdan sonra oturmayı menettiği rivayet edilmiştir. (İbni Mace, Salat, 12 (703)

Gece uykusunun gecikmesi dolayısıyla da sabah namazının kaçırılmasına karşı tedbir öne çıkarılıyor.

Bu yüzden âlimler, yatsıdan önce kestirmeyi, namazdan sonra da ilmî ve dini faaliyetler dışında bir nedenle oturmayı kerih görmüşlerdir. (Tühfetülehvezî, 18, hadis şerhi)

Sabah namazı ciddiyeti, onun vaktinin girmesinden önce, yatsı namazında başlamaktadır. Bu bir yaşam türüdür. Hayatın beşe bölünüp kullanılması mantığı buna dayandırılmıştır.




Nureddin Yıldız

Hiç yorum yok: