30 Kasım 2011 Çarşamba

1aralık sabah - ölü ibadetler ve diri ibadetler



İbadetler ikiye ayrılır
Ölü ibadetler, diri ibadetler

İbadetlerin bedenine sahip çıkıpda ruhuna sahip çıkmayanlar sadece ceset sahibi olurlar, birikmiş bu cesetler nihayetinde ibadet edenin ruhunuda mezarlığa çevirirler,
İbadetlerden bize kalan kocaman, ıssız, ruhsuz bir mezarlık olabilir
İbadetler size her seferinde bir mektup verirler, eğer ibadetin ruhunu anlayabilmiş, algılayabilmişseniz iseniz bu mektubun içinde bir mesaj vardır, eğer ibadeti anlayamamış ise bu zarfın içi boş olacaktır
Orucun terbiye olması için festivale dönüşmemesi lazım, türk yemekleri festivali, diyet yemekleri festivaline dönüşmemesi lazım, sofra doldukça orucun içi boşalır.

Namazın terbiye etmesi için kültür fiziğe dönüşmemesi gerekir, bir takım sesler çıkarma ritüeline dönüşmemesi lazım, yoksa kılınan namazdan geriye sadece yorgunluk kalır.
Ruhu doyurmayan namaz ruhu yorar, bıktırır.
Ruhu doyuran namaz ruhu şenlendirir, arkadaş-yoldaş eder, kendini beklettirir, özlettirir.
Namazı sadece beden kılmaz kalpde namaz kılar, kalp namaza katılmıyorsa kalpsiz bir namaz çıkar ortaya.
Ruhlarda hastalanır, kör olur, çolak olur, aksak olur, sağır olur, ruhlarda felç olur, ruhsuz vicdansız kalpsiz denilen insan tipleri böyle oluşur
İbadetler ruhun eczanesi, doktorudur, ibadet gereği gibi yapılmazsa alınacak fayda bir türlü gelmez,

İbadetlere sahip çıkmak gerek, ibadetin ruhunu anlamak gerek, ibadetlerdeki hareketlerin sözlerin anlamları düşünmek gerek, nedenini anlamaya çalışmak gerek.
İbadetin olup olmadığını anlamak için davranışları kontrol etmek gerek, eğer davranışlarımızı değiştirmesi gereken yönde değiştirebiliyorsa, yada muhafaza edebiliyorsa ibadetler olgundur, olmuştur, değilse ibadeti doğrultmak gerek, ibadet ve insan bir sarmal gibi birbirlerini doğrulturlar yada cesede, kurumuş ekin yapraklarına dönüştürürler.


Hiç yorum yok: