11 Kasım 2011 Cuma

12 kasım akşam - ibadetlerin piri namaz


İman, sonsuzluk âleminin ab-ı hayatı, özü, reçetesi ve kapısıdır. Bu öyle bir kapıdır ki, buradan içeriye girenlere darlık ikram edilmeyeceği gibi, dünyada istif edilen nimetlerin kat be katı, talihe ermişlere karşılıksız sunulacaktır. Namaz ise imandan sonra en kuvvetli ve sarsılmaz bir gerçeklik yumağı, gerçek hayat koridorunda altın nefes ve ölümsüzlüğe ermenin dinmeyen bestesidir. İman kapısının açılarak nimetlere muhatap olmanın en üst dereceli anahtarı namazdır.

Hataya gebe olarak yaratılmış insanoğlunun, isli-paslı hayat portresindeki zehirli ayak izlerini tertemiz hale getirecek olan çare, namazdır. Tadı alanlara, tadı bulabilenlere, tattan anlayanlara ve tadı değişmeyecek olanlara ne büyük bir ihsan-ı ilahidir ki; ebedi musluğun ağzında kendini hissetme sevdasıdır bu. Bu çeşmenin başında olanlar, bir lahza bile olsa nuranî atmosferden ayrılmak istemeyecekler ve kendi dirilişlerinin bu vetirede cereyan ettiklerine şahit olacaklardır. Hakiki namazın ”çeşm” ile takviye edilen bir kutsi elbise olduğu keşfedildiğinde, bu elbise, ruhtan hiç çıkarılmayacak ve kirletilmeme azmiyle hayata devam edilecektir.

Çerçevesi “elest” âleminde çizilmiş olan varlık dilimimizde, bazen şahsi menfaatlerin gerçekleşmesi adına maddiyat ifade eden giderleri ortaya dökeriz. Geçici mutluluk tahtına geçici hevesleri oturtur ve zamanı geçen bir yaprak gibi o hevesin de döküldüğüne şahit oluruz. İşte, biz buna kazanç diyemeyiz. Bir vâridata kazanç diyebilmemiz için, onun bizim namımıza ebediyet sunması veya en azından ebediyete götüren bir nefes sunabilmesi gerekmektedir. Gerçekleşen bu sunumla biz, aldığımız hazzın doruğunda hayata hayat ekleriz. Namaz,(ifade ettiğimiz üzere) en büyük kazanç olduğuna göre, bu huzur helezonunda hayattan öte başka bir hayat vardır. Her gün beş defa yıkanıyormuş edasıyla tertemiz kalabilme, vücudumuzu maddi-manevi dinç tutabilme, ömrü sistematik bir hamleyle yerinde sürdürme insan için en üst mertebe olsa gerektir.

İman denizde ilerleyen bir gemi ise, namaz o geminin kaptanıdır. İslam rengârenk ve tertemiz bir bahçe ise, namaz o bahçenin bahçıvanıdır. İman düzenli ve arızasız işleyen bir vücud ise, namaz merkez organ olan kalptir. Namaz, her ibadetin merkezidir ve çekirdeğidir. Meyvenin hayat hakkı kazanabilmesi çekirdeğin toprakta göstereceği ızdıraba ve çatlamaya bağlıdır. Namaz ne muhteşem bir çekirdektir ki, çekirdeğin de özünde meyve olma süreci hilkâte vâbeste, Rabbimizin bir inayeti olarak bizlere sunulmuştur. Çekirdek içinde meyve, meyve içinde çekirdek olabilme lütfu namaz ile gözler önüne serilmiştir.

Namazdaki eşsiz duygular atlas halka oluşturmaktadır. Namazda tevazu vardır, sabır vardır, kanaat vardır. Kendini büyük görmeyip kibir tuzağına takılmaması gereken insan, burnunu secdede yere sürmekle tevazusunu ortaya koymakta ve hakiki pehlivan olma yolunda mesafe katetmektedir. Namazda oruç tutma lezzetiyle bir şey yiyip içmeyen kul, sabır ikliminin karasevdalısı olmuştur. Dilimlere ayrılmışçasına salkımları anımsatan “rek’at”lerle dairenin dışına çıkmayan müslüman, kanaat hazinesinin değişilmeyecek bekçisi haline gelmiştir.

Namaz, namazı duyan ve namazı yaşayanlar tarafından bir diriliş demektir. Hergün baharı yaşayan, her dakika imandan gelen ebedi meltemlerin terennümünü hisseden bir bahtiyar için, kıvama erme budur. En büyük keramet, en değerli hediye, en renkli iklim, tadına erişilen en genç mevsim namazdır.

Namazı hakkını vererek ve huşu içerisinde kılanların kurtuluşa erecekleri ilahi fermanda belirtilmiştir. Kurtuluş, kurtulunması gerekli olan engelleri aşma sayesinde gerçekleşen ayrı bir meyvedir. Şeytandan uzaklaşmanın ve onun yoluna tilmiz olmamanın en esas yolu, dua etmektir. Namaz ise en büyük dua iken, manevi siperimizin ruh aynamızda müşahede edilmesi muhakkaktır.

Namaz, şeytan buna dayanamaz!

Gürsel ÇOPUR

Hiç yorum yok: