19 Aralık 2011 Pazartesi

20 aralık yatsı


Bir dede ile torunu arasında geçen,
ömrün ne kadar kısa olduğunu güzel bir dille
bizlere hatırlatan sıcacık bir hikaye.
Torunu, dedesine merakla soruyor:
‘Dedeciğim! Bir insanın ömrü ne kadar olur?
 ’Dede tatlı bir gülücükle:
  Ezanla namaz arası kadar yavrucuğum.’ deyince torun:
‘Nasıl yani, ömür bu kadar kısa mı?’ der.
 Dede: ‘Evet yavrum. ömür, namazsız ezanla,
Ezansız namaz arası kadardır.’ diye cevap verir.
Torun yeniden sorar:
‘Namazsız ezan ve ezansız namaz sözlerinden
 ne kastettiğini anlamadım dedeciğim.
Bu ne demek açıklar mısın?
‘ Dede şefkatle ellerinden tuttuğu torununa:
 ’Bak yavrum, geçenlerde komşumuzun çocuğu doğdu.
O çocuğun kulağına ezan okundu değil mi?
Işte o ezanın namazı kılındı mı?
Kılınmadı.
O ezan ‘namazsız ezan’dı.
İnsan öldüğü zaman kılınan cenaze namazının da ezanı yoktur.
O da ‘Ezansız namaz’dır.
Aslında o namazın ezanı insan doğunca okunmuştu kulağına.
Bak ey insan!
Doğdun, ama öleceksin, ömür çabuk biter, hayatını iyi değerlendir.
Boşa vakit harcama!
İkazını yapıyordu o ezan.
İşte yavrum :
ÖMüR, EZANLA NAMAZ ARASI KADARDIR.
Sakın boşa geçirme.
Ömrünü dolu dolu yaşa, bir nefes bile boşluk bırakma!
alinti…

Hiç yorum yok: