27 Aralık 2011 Salı

27 Aralık akşam - Evlerin ihyası

Musa aleyhisselâm, Firavun sisteminin hüküm sürdüğü Mısır’da İsrailoğullarını Allah’a davet etti. İsrailoğulları inatçı ve hantal bir tavırla ona karşılık verdiler. Musa aleyhisselâm onları, onlarca yıldır altında ezildikleri Firavun zulmünden kurtarmak istiyordu. İsrailoğulları ise ilgisiz ve soğuktular. Firavun da zalim sistemi ile nefes aldırmıyordu. Mısır’ın ilahı olma iddiasını İsrailoğullarına her nefes alışlarında hissettiriyordu. Musa aleyhisselâm Allah’a sığındı, çaresizliğini dillendirdi. Allah Teâlâ da ona evleri ihya etmesini emretti. Evlerin kıbleleşmesi halinde Allah’ın yardımının geleceğini müjdelemesini emretti.

Allah’a kulluk için ilk sığınak ve ilk merkez evlerdir. Firavun despotluğunun hüküm sürdüğü dönemde de evler en güçlü sığınaktı, şimdi de nihai sığınaktır. Evlere hâkim olmak, evlerin açıldığı sokaklara da hâkim olmaktır. Evlerin beton yapılarından çok, içinde ikamet edenlerinin akidesine ve ahlâkına yatırım yapılması halinde dünya ve ahiret saadetinin kapısı aralanmış olacaktır. İhmal edilen her ev, cephede kaybedilmiş bir mevzidir.
Dinamizmi harap evlerden çıkıp gelen insanlardan mamur bir cemaat kurmak ne kadar uzak bir hayaldir. Evler ihya edilmeden sokakların ihya edilmesi mümkün değildir. Hatta evlerin ihya edilmemesi halinde camilerin bile ihyası mümkün olmaz. Camilerden evlere yöneliş olması derelerin ters akmasına benzer. Tabii akış, evlerden camilere, medreselere yönelme olmasıdır. Camiler ve medreseler evlere umut bağlar. Şimdiki zamanda evlerin içindekilerle harap olması sebebiyle, ihya edilmek için camilere umut bağlanması sadece bir karışıklığı temsil eder. Camiler kuru yapılardır. Camileri dolduran insanlardır. İnsanlar ise annelerin ve babaların bulunduğu, çocukların doğup gözlerini dünyaya açtığı evlerde yetişmektedirler.

Fıtrat üzere doğan bir çocuk, camiye meyilli doğar. Onun camiye meylini saptıran annesi ve babası olur. Anne ve baba ise ev demektir. Fıtrata ters düşmüş evlerde doğan ve yetişen çocuklar camilere tamir için gönderilmektedirler. Hâlbuki cami, ona meyilli yaratılmışları toplamak için vardır. Zaten ‘cami’ kelimesi anlam olarak da ‘toplayan’ demektir.

Ev hakkındaki bilgi ve anlayışımızı yeniden toparlamaya mecburuz.
Evlerimizi, barınma yerlerimiz olarak görmemiz hatadır. Evlerimiz, barınmadan önce yetişme yerlerimizdir. İman aşımız bize evlerde verilmelidir. Evlerde olması gereken aşılamanın başka bir merkeze havale edilmesi ciddi bir kayıptır. İnsan ve mü’min yetiştirmenin ev kadar tabii icra edilebilecek başka bir mekânı olamaz. İnsan temel karakterini evinde aldıktan sonra, doktorluğunu, mühendisliğini, âlimliğini başka merkezlerden alır.
O merkezlerden aldığı ve evdeki temel karakterinin üzerine koyduğu vasfını da yine evde muhafaza eder. Aksi takdirde, unvanlarının hakkını veremeyen, kişiliğinin içini dolduramayan büyük unvanlı, ama küçük kapasiteli şahsiyetler yetiştirilmiş olur. Sarığının altındaki kafası başka şeylerle örülü âlimler yetişir. Kendine de ümmetine de hayrı olmayan insanlar doldurur şehirleri.

Evlerin ihya edilmesi, annelerin ve babaların ihya edilmesidir. Evlerin Kıblegâh haline gelmesi, evin bir tür kutsallaştırılmasıdır. Bu da bize, her şeyden önce ‘ev’ kavramını yeniden idrak etmemizi, beton ve mobilyayı en sona ertelememizi, insan etrafında dönen bir anlayışa sahip olmamızı mecbur etmektedir. İyi bir mü’min ve iyi bir insan için kurulu başka bir medrese yoktur. Musa aleyhisselâmdan beri kanun budur.
Evlerimiz, sadece barınma mekânlarımız değildir. Akidemiz, ahlâkımız, kişiliğimiz evde şekillenmelidir ki fıtrata uygun bir kimlik sahibi olalım.

Eve bakış tarzımız oldukça önem arz etmektedir. Evi sadece, içindeki eşyamızı çalacak hırsıza karşı koruma altına almamız, soğuk ve sıcağa karşı korumalı hale getirmemiz yeterli değildir.
Evde baba ve anne ilk öğretmen olduklarının şuurunda olmalıdırlar. Ev küfre karşı da koruma altına alınmalıdır. İbadetin ilk tatbikatı evde yapılmalıdır. Ev, ibadet için ideal bir eğitim merkezi olarak bilinmelidir. Ev seçimi ve evin düzenlenmesi hususunda, eve giren çıkanlar, ev nüfusuna katılacak olanlar üzerinde bu incelikler hesaplanmalıdır.

Müslüman şunu bilmelidir: Evi son kalesidir. Koruyabileceği ve hüküm yürütebileceği tek yer de orasıdır. Aşırı gidip evden kaçırmamak şartıyla eve ve evdekilere gösterilecek titizlik, din ve ahlâk için yapılabilecek en elzem hizmetlerdendir. Evinde böyle bir hükmü olmayanların başka alanlardaki yatırımları, kârı az yatırımlar olmaya mahkûmdur. Yalnız aşırı kararlar ve fevri davranışlar zararlıdır; sabretmesini bilmeyen zarar eder. Ev ve evle direkt veya dolaylı bağlantısı olan herkes bu programa dâhil edilmelidir.
Ev bir nimettir. Allah Teâlâ kendimizi ve ailemizi ateşten korumamız için bize en uygun mekân olarak evlerimizi tahsis etmiştir. Dış tehlikelere karşı da en güvenli yerimiz evimizdir. Evlerden açılan bir iman hareketiyle insanlığın kurtuluşu daha çabuk olacaktır.

Hiç yorum yok: