Her ezan bir sûrdur.
Yeni bir uyanıştır her ezan.
Dalıp gittiğimizde.
Endişelerimizin ağında çırpınırken…
Günü yaraladığımızda/yarıladığımızda bu sefer yeni bir ezan, yeni bir sûr:
Allahu Ekber… Allahu Ekber…
Gündüzün ortasında… İşimiz bizi sarıp sarmaladığında… Yağmaladığında… Kalabalıkların çılgınlığında… anlarız yolculuğumuzu.
İşi gücü bir vakitçiğine bırakmalıyız.
Gündüze çoktan alıştık ya…
Dalıp gitme der bu öğle ezanı (da) dalıp gitme!
Yorgunluğunu bırak bir seccadeye.
“Uyanık gördüğün rüyalar” değil mi bu alıp vermeler?
Gidip gelmeler?
Nereye gidersen git…
Nereden gelirsen gel…
Şimdi bu yeni ezanın davetinde kendine bir daha gel!
Hesaba çek kendini.
\“Kendin diye biri” \var ve bunu bil! Kendini unutma çarşıların, meşguliyetlerin kalabalığında! Çarşı senin “için”/de.
“Namaz aynası”nda kendine b/akacaksın yine ve yeni bir zamanda.
Sabah bir uyanıştı, bir sûrdu; bu da öyle.
Ali Hakkoymaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder