Zeynep BÜŞRA / RUHUN Mİ’RACI
Fıtrat üzere yaratılan insan yeryüzünde eşrefi mahlûk olma ayrıcalığına da sahiptir. Akıl, kalp, beyan gücü ve irade ile donatılarak en güzel biçimde yaratılan insanın bu seviyesini koruyup, esfeli safilin tehlikesinden uzak kalması, kulluk bilincine bağlıdır. Vahyin ışığında ubudiyet şuuru inşa edemeyenler, ben-i âdemin kerimlerinden/şereflilerinden olmak nimetinden mahrum kalırlar.
Kur’an, insanın yaratılış amacıyla ilgili olarak, “Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım”(Zariyat–56) “Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah’ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et, beni anmak için namaz kıl.”(Tâ Hâ-14) diyerek, açık ve net olarak kulluk çağrısında bulunarak, İslâm’ın temeli olan tevhid prensibinin mutlaklığına dikkat çekmektedir. Yüce Rabbimiz hükümranlığın sadece kendisine ait olduğunu bildirerek, “Ben Allah’ım, bana kulluk edin” diyor. Kulluk için de bir tevhid eylemi olan namazı örnek olarak veriyor. “Namazı bitirince de ayakta, otururken ve yanınız üzerine yatarken (daima) Allah’ı anın. Huzura kavuşunca da namazı dosdoğru kılın, çünkü namaz mü’minler üzerine vakitleri belli bir farzdır.”(Nisa–103)
İslâm’ın ilk yıllarında namaz, sabah ve akşam iki rekât kılınıyordu. “Rabbini hamd ile sabah akşam tenzih et.”(Mü’min–55). Vahyin geldiği ilk günde, Cebrail (s.a.s), Peygamberimize(s.a.s) abdest almayı ve namaz kılmayı öğretmiştir. Cebrail(a.s), Mekke’nin yukarı tarafında vadinin bir köşesinde ökçesini yere vurmuş, oradan kaynayan sudan Cebrail(a.s) abdest almış. Peygamber Efendimiz de(s.a.s), Cebrail(a.s)’den gördüğü gibi abdest almıştır. Daha sonra Cebrail(a.s) Peygamber Efendimize(s.a.s) iki rekât namaz kıldırmıştır. Aynı gün Peygamber Efendimiz(s.a.s) Hz. Hatice’ye namaz emrini tebliğ etmiş, ona abdest aldırıp, namaz kıldırmıştır. (Asım Köksal, C.1, Sh.176–178)
Namaz Mi’rac hediyesidir ve namaz, o kutlu gecede beş vakit olarak farz kılınmıştır. Mi’rac mucizesi, Peygamber Efendimize Rabbinden eşsiz bir ihsandır. Bu ihsan Peygamber Efendimiz için tümüyle inşirahtır ve destektir. Hüzün yılından sonra, Taif tecrübesi, Mekke dışında İslam’a teveccüh edip Müslüman olanlar... İşte davetin bu merhalesinde, davet başarı ve sıkıntılar arasında bir yerdeyken Mi’rac vuku bulmuştur. Namaz, Mi’rac Gecesi’nin müjdesidir, coşkusudur. Bu sebeple Peygamber Efendimiz “Namaz mü’minin miracıdır.” diye buyurmuştur. Namaz insan hayatı için çok değerlidir. İnsan, namazı hakkıyla ikame ettiğinde, ruhunda inşirah/ferah ve yükseliş yaşar, Allah’ın izniyle.
Namaz, İslâm’ın temeli olan tevhid prensibinden sonra en temel emridir. Peygamber Efendimiz “Namaz dinin direğidir.” diye buyurarak bu ibadetin önemini ortaya koymuştur. Temeli olmayan bir evden ya da kökleri olmayan bir ağaçtan bir fayda hasıl olmayacağı gibi, namazsız bir iman da tehlike altındadır, yıkılmayla yüz yüzedir. Zaten namazsız bir İslâm telakkisi de imkânsızdır. Her mü’min namaza titizlikle riayet etmekle mükelleftir. “Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah’a saygı ve bağlılık içinde namaz kılın.”(Bakara–238). “Ailene namazı emret, kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz, biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç takva iledir.”(Tâ Hâ–132)
Hiç şüphesiz namaz imanı takviye eder, nefsin kibrini kırarak mü’minlere kulluk şuurunun zirvelerini yaşatır. Namaz mü’min için kalkandır. İnsan için büyük bir tehlike olan tembelliğe/atalete karşı da mü’minleri korur. Namaz mü’min için sürekli bir bilinç ve yenilenme eğitimidir. Namaz, insanı dünyanın aldatıcı zevklerine karşı koruyarak kulluk bilincini daima taze ve canlı tutar. Ubudiyet şuuruna ulaşamayanlara namaz kılmak çok zor gelir. Bundan dolayı her mü’minin azim ve kararlılıkla, dikkat ve özenle bu önemli ibadete devam etmesi gereklidir. İman zırhını kuşananlar, şeytanın aldatmasına karşı uyanık kalarak, nefsi Allah’a itaat noktasına doğru yönlendirir ve gerektiğinde de zorlar. “Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Şüphesiz o (sabır ve namaz) Allah’a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir.”(Bakara–45)
Mü’minlerin hayat tarzını belirleyen Allah(c.c), namaz odaklı bir yaşam biçimini öngörmüştür. Çünkü namaz, mü’minlerin hayatlarını sırat-ı müstakim üzere sürdürmeleri için gerekli olan çok önemli yol azığıdır. Hayatın sıkıntılarına karşı sığınaktır. Dünyanın aldatıcılığına ve yıkıcılığına karşı sığınılacak limandır. Kalbi imanla dolu olan insan hayatını yalnızca Allah(c.c) için yaşar. Yüce Rabbimizin, “De ki: Şüphesiz namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.” İlahi öğretisini gönülden tasdik eder. Namazı kendisi istekle, bilinçli olarak hayatının alâmetifarikası yaparak ikame eder ve en güzel şekilde temsil eder. Sonra ailesinden başlayarak tüm toplumu, insanlık için kurtuluş olan namaza çağırır. “Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.”(Lokman–17) Ayetteki, “Yavrucuğum” ifadesi çok önemlidir. Sorumluluğumuzu en güzel şekilde yerine getirmeliyiz. Her mü’min davet sorumluluğunu hikmetle, güzel öğütle, merhametle ve samimiyetle yerine getirmelidir. Çünkü bu vebali çok ağır olan bir sorumluluktur. Görev savsaklandığında, ihmal edildiğinde sonuç hüsran olur. “Ey İnananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.”(Tahrim–6)
Hayatımızı Kur’an ile şekillendirmede en belirleyici amel namazdır. Tevhid mücadelesinin odağında namaz vardır. Namaz ile her mü’min hayatında büyük inkılâplar yaşar. İslâm hayat nizamıdır. Hayatın her anını ve her noktasını düzenler. İnsanın Allah’a karşı konumunu belirler, insanlar arası ilişkilerde kurallar koyar. Din bir bütündür. Parçalanmaz, bölünmez. Sadece vicdan işi değildir. Hür irade ile seçilen İslam hayatımızın her anını kuşatmalıdır. Sadece batini duygular olarak değil de, zahiri amellerle de hayatımızda görünür olmalıdır. Namaz bu göstergelerin en belirginidir. Yaşam kitabımız Kur’an’da, Mearic Suresi’nde, mü’minlerin özelliklerinden söz edilirken, Peygamber Efendimizin “gözümün nuru” dediği namaz ile başlar, özellikler sayıldıktan sonra kapanış tekrar namaz vurgusuyla yapılır. Bu da namazın hayatımızdaki önemini ortaya koyar. Çünkü namaz bir tevhid eylemidir. “Ancak şunlar öyle değildir: Namaz kılanlar ki onlar namazlarında devamlıdırlar(ihmal göstermezler) Namazlarını koruyanlar, işte bunlar cennetlerde ağırlanırlar.”(Mearic, 22–35)
Ayet-i Kerimede namazı ikame ederek/ayakta tutarak muhafaza edenler için “cennetlerde ağırlanırlar” ifadesi kullanılarak namaz ehli olanlar müjdeleniyor. Bu fevkalade güzel sonucu kim istemez? “Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızık’tan (Allah için) gizli ve açık sarf edenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler. Çünkü Allah, onların mükâfatlarını tam öder ve lütfundan onlara fazlasını da verir. Şüphesiz O, çok bağışlayan, şükrün karşılığını bol bol verendir.(Fatır, 29–30)
Kur’an okumak ve namaz kılmak, ruhu ulvileştirir ve kötülüklerden uzaklaştırır. Nefsanî ve şeytanî baskılardan kurtularak ruh yüceliğine ulaşmanın yolu Allah’ı anmaktır. Zikrullahın en kapsamlı şekli de şüphesiz namazdır. Haydi namaza, haydi felaha/kurtuluşa çağrısına uyarak Rabbine yönelen kul, kötülüklerden ve kötü sıfatlardan kaçarak güzellikler ve güzel hasletler limanına ulaşır. Zikirlerin en büyüğü olan namazda okunan ayetleri, duaları anlayarak, hissederek, özümseyerek okuyan insan ulvi âlemin kapılarını aralar. Bu şevkle kılınan namaz, kılanını kötülüklere düşmekten korur. “(Resulüm!) Sana vahyedilen Kitab’ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette(ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.”(Ankebut–45)
Namaz insanları kardeş yapar. Eğer insan küfürden, yaptığı yanlışlıklardan pişman olarak, Allah’ın emrine ve Resulün çağrısına kulak verirse affedilir. Namaz kılmak, insanların iman öncesi yaptıkları hataların silinmesine vesile olarak, onları mü’minlere kardeş yapar. Çünkü namaz, mü’minler arası kardeşlikte en önemli ölçüdür. Namaz, disiplin, birlik ve dayanışma okuludur. Bu okulun şerefli öğrencileri, yan yana, omuz omza hakkıyla kıldıkları namazla muhabbet ve dostluğu inşa ederler. Kardeşlik şuurunun farkında olanlar sevgi dolu ihtimamla kötülüklere karşı savaş açarak, iyililiklerin yayılması için çalışarak, güzellikler arasında muhabbet köprüleri inşa ederler. “Fakat tevbe eder, namaz kılar ve zekât verirlerse, artık onlar dinde kardeşlerinizdir. Biz, bilen bir kavme ayetlerimizi böyle açıklıyoruz.”(Tevbe–11) “Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resulüdür, iman edenlerdir. Onlar ki, Allah’ın emrine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler.”(Maide–55)
Kur’an mü’min hayatına mutlak surette müdahildir. Kur’an’ın hayata müdahalesi namaz ile olur. Namaz her mü’minin yaşamında önemli değişikliklere damgasını vurarak, onların hayatında hayra dair inkılâplar ortaya koyar. Böylece onların eksik yönlerini tamamlar, kırık-dökük yönlerini onarır, ruhî yaralarına merhem, gaflete karşı çare olur. Mü’min ruhlarda inşirah ve ulviyete doğru yükseliş ortaya koyar. Bu şuurla donanarak, sorumluluklarının farkında olan mü’minin, hiçbir güç tevhid eylemi namazı ikame etmesine engel olamaz. “Onlar, ne ticaretin ne de alış verişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu günden korkarlar”(Nûr–37)
Müslüman için namaz kimliktir. Namazı tehlike gören kötülük odakları, Müslüman’ca hayat tarzını yok etmek için, İslâm anlayışını dejenere ederek, Müslümanları kimliksizleştirmek için çalışırlar. İslâmî yaşam tarzını hedef alanlar namazsız/ibadetsiz bir İslâm anlayışını sevimli göstermeye çalışarak, “Benim kalbim temiz!” anlayışı üzerinden prim kazanmaya çalışırlar. Dinin temeli olan namaz ibadetinin toplumdaki yerini ve değerini yeniden gözden geçirmek şart. Acaba namazın mü’min fert ve toplum inşasındaki belirleyici rolünün farkında mıyız? Namaz yaşam biçimidir. Kendimizden başlayarak topluma namaz şuurunu/bilincini kazandırmak için çalışmalıyız. Namazın tüm hayatı kuşatmasını sağlayarak, namazı bir hayat tarzı haline getirmek için çalışarak, namazın hâkim olduğu bir toplumun inşası için rahatımızdan ve zevklerimizden vazgeçmeliyiz.
Peygamber Efendimizin(s.a.s), “Namaz mü’minin miracıdır.” Müjdesinin rahmet atmosferine dâhil olmak için namaz sevdalısı olmak lazım. Namazla diriliş ve yüceliş yaşamak için Mi’rac ruhunu özümseyerek bu ruhla namazı ikameye yönelirsek ancak o zaman namaz bizim için kurtuluş, genişlik ve yükseliş olur, Allah’ın izniyle. İşte o zaman Peygamber Efendimizin(s.a.s), “Namaz gözümün nurudur.” Beyanını anlamaya adım adım yaklaşarak, namaz davasının sevdalısı olmaya doğru bir yaşam sürdürebiliriz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder