Barat Hacı gibi namaza durmak
Yıl 1981. Çin hapishanelerinde aralıksız yirmi bir yıl çile çeken Barat Hacı salıverilmiş, memleketine, ailesine dönmektedir. Hapishane hayatının önemli bir kısmını daracık bir beton hücrede elleri ayakları zincire vurulmuş bir halde tek başına geçirmiştir. Yirmi bir yıl boyunca akla hayale gelmez işkencelere maruz kalmış, yirmi bir yıl boyunca kendisine günde tek öğün sadece bir parça mısır ekmeği verilmiştir. Bir gün yiyip bir gün oruç tutarak hayatta kalmaya çalışır ama boylu poslu bu heybetli adam hapisten çıktığında otuz sekiz kiloya düşmüştür. Bu kadar zaman içinde ailesiyle görüşmeye bir kere izin verilmiştir. Çin hapishanelerinden sağ çıkan ender mahkumlardandır o. Şimdi yetmişini geçmiş, zayıf, halsiz bir ihtiyar olarak evine dönmektedir.
Sabah namazına yakın bir vakitte ailesinin bulunduğu şehre girer. Bunca yıldır sevdiklerine doya doya sarılamamıştır. Bunca yıldır rahat bir uyku yüzü görmemiş, mısır ekmeğinden başka bir şey yiyememiştir. Ve artık bütün bunlara hasret sona erecektir. Fakat o eve değil, şehrin girişindeki mescide yönelir. Arı sudan abdest alır, sabah namazının vaktini beklemeye koyulur. Abdesti, rükuu, secdeleri olan, cemaatle kılınan bir namazı öyle özlemiştir ki… Gerçi yirmi bir yıl boyunca bir vakit namazını bile geçirmemiştir. Ama çoğu zaman teyemmümle kılmıştır. Daracık bir hücrede elleri ayakları prangaya vurulduğu için gözleriyle kılmak zorunda kalmıştır namazlarını.
Cemaate karışır, saf tutar, tekbir alıp el bağladığında dünyalar onun olur. Barat Hacı namaza durmuştur. Yirmi bir yıl sonra ilk kez ağlamakta, gözlerinden sicim gibi yaşlar dökülmektedir.
Şeyh Şamil ile Barat Hacı’yı birbirine benzeten bu namaz hassasiyetidir işte. Sır budur. Siz namazı dosdoğru kılarsanız, namaz da sizi dosdoğru kılar. Siz namazı hakkıyla ikâme ederseniz, namaz da sizi kâim kılar, dik tutar. Bütün ağırlığıyla üstünüze gelse de altında kalmaz, üstesinden gelirsiniz dünyanın. Tıpkı Şeyh Şamil gibi. Tıpkı Barat Hacı gibi.
Barat hacı kimdir
Barat Hacı
Kaşgar’da 1910 yılında, bir berat gecesinde doğdu. Adı buradan geliyor. Medrese eğitimini tamamladıktan sonra babasının yanında ticaretle uğraştı. Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti’nin kuruluşunu hazırlayan, Hoca Niyaz önderliğindeki mücadele başlayınca mücahitlerin safına katıldı, Çinli istilacılara karşı kahramanca savaştı. Doğu Türkistan 1937’de yeniden Çin işgaline maruz kalınca aile fertleriyle beraber hapse atıldı. 1942’de hapisten çıktı ve mücadelesine kaldığı yerden devam etti. 1945’te kurulan Doğu Türkistan Cumhuriyeti ordusunda binbaşı rütbesine kadar yükseldi.
Fakat bu cumhuriyeti tanımayan Çin, saldırılarını artırarak sürdürüyordu. Çinlilere karşı yaklaşık on yıl süren bu seferki direnişte Doğu Türkistanlı mücahitler ya öldürüldü, ya da hapse atıldı. Barat Hacı da 1960’ta yakalanarak tutuklandı. 1981’e kadar aralıksız hapiste kaldı. Yıllarca seksen santim eninde, yüz elli santim boyunda beton bir hücrede, elleri ayakları zincirlenerek tek başına tutuldu, işkence gördü. İyice zayıflamış, takatten düşmüştü. Öleceğine kanaat getirildiği için 1981’de şartlı olarak salıverildi.
Kendini toparladı, Kaşgar’da bir müddet kömür ticareti yaparak sessiz sakin yaşamaya çalıştıysa da içi rahat etmedi. Yaşlanmış da olsa böyle bir hayat bir mücahide uymuyordu. Cihat arzusu ağır bastı ve Doğu Türkistan’daki Çin zulmünü dünyaya duyurmak için 1993’te İstanbul’a geldi. Burada ilerlemiş yaşına rağmen Çin’i protesto eden eylemler düzenledi, Doğu Türkistan davasını herkese duyurmaya çalıştı.
Yıllardır özlemini çektiği Kâbe’ye, hacca gitti. Hac görevini yaptıktan sonra 2003 yılının Şubat ayında Mekke’de vefat etti. Mezarı Cennetü’l-Muallâ’dadır.
Hak Tealâ her iki mücahide de rahmet eylesin, makamlarını âlî kılsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder