14 Ağustos 2011 Pazar

15 ağustos ikindi - Kuranda namazın niteliksel yönü

KUR'AN'DA NAMAZIN NİTELİKSEL YÖNÜ

a) Namaz, Allah'ı düşünmek, hatırlamak ve öğüt almak için ikame edilmelidir (29/45; 20/14).

b) Namaz, kitaba bağımlılığın, onu okumanın ve düşünmenin ifadesi olmalıdır (7/170; 35/29).

c) Namaz, kötü ve iğrenç olan her şeyden alıkoymalı (29/45).

d) Namazın aynı zamanda bir mücadele ve tebliğ olduğu bilinmelidir (11/87; 20/14-20; 96/9-19).

e) Namaz, her türlü maddi ve manevi arınma (zekat) ile birlikte olunca anlamlıdır (35/18; 2/277; 87/14-15; 5/55).

f) 0 Namaz, Allah uğrunda infak etmeyi, yoksullara, muhtaçlara yardımcı olmayı gerektirir (14/31; 42/38; 22/35).

g) Namaz, Allah'a yakarışın, duanın çokça yapıldığı bir eylem olmalıdır (3/38-39).

h) Allah yolundaki mücadelede namaz ve direniş (sabır) ilişkileri iyi kavranmalıdır (108/2; 22/35; 31/17).

ı) Namaz, gelenekçi, taklitçi anlayışları ve menfaatçi zihniyetleri uyarmayı gerekli kılmalıdır (11/87).

i) Namaz, zalimlere karşı mücadelede etkin bir hazırlık olduğu sürece anlamlıdır (10/87).

j) Namaz mutlaka anlayarak, düşünerek kılınmalıdır (4/43).

Namazın düşünülerek, anlaşılarak kılınması gereğiyle, namazda kendi lisanımızda (Türkçe) Kur'an okunması hususu birbirine karıştırılmamalıdır.
(Buraya kadar eyvallah, ancak burada durmak ve düşünmek lazım, karıştırılmamalıdır buna da eyvallah çünkü düşünerek ve anlayarak namaz kılmak sadece ve sadece anladığımız dilde mümkündür ve evrensel olarak insanların anladığı dil de ana dilleridir evrensel kural budur, istisnalar hariç ve aşağıdaki bazı cümlelere itirazlarımı yine bu formda dillendireceğim)
Bunun için öncelikle, evrensel olma iddiasında olan bütün sistemlerin, ideolojilerin, dinlerin dışarıya karşı kendilerini ifade ettikleri sembollerinin, simgelerinin olduğu bilinmelidir.
(Evrensel olma iddiasındaki din anlaşılır olmalıdır, anlaşılamayan, tercüme edilemiyen din evrensel olamaz, rüku evrenseldir eyvallah çünkü tüm insanlar aynı şekilde rüku edebilir, zorlanmadan, bir çaba harcamadan herkezin öğrenebileceği bir şeydir, semboller gerçekten tüm insanlığın ortak sembolleri haline gelebilir, ancak dil çaba gerektirir, özel yetenek gerektirir, herkez bunu yapmaya muktedir olmayabilir, Ayrıca buna gerekde yoktur çünkü bizi kavim kavim yaratan Allah Arapçayı evrensel dil olarak var etmemiştir ve ayrıca ARAPÇA BİR DİLDİR SEMBOL DEĞİLDİR, Anlayalar diye kuranın o dilde indiği dil)(diğer anlamda her dili semboller oluşturur)
Namaz da bizim dinimizin önemli sembollerinden birisidir. Öyle ki, bir insanın müslüman olup olmadığının tesbitinde namaz önemli bir misyona sahiptir. (Eyvallah)
Yine günde beş kez kılınması da onun önemi dolayısıyladır. (Eyvallah)
Namazı huşu ile (23/2) okuduklarımızı düşünerek, anlayarak kılmak elbette Kur'ani emirlerdendir. (Eyvallah ancak bu Arapçayı bilmeden mümkün değilse tek yol Ana dilde ibadet değilmidir? Eğer ana dilde ibadete karşı çıkacaksanız üstteki satırların ne anlamı var, düşünmüyormusunuz? anlamıyormusunuz? yazdıklarınız havada kalıyor görmüyormusunuz? )
Namaz esnasında okuduklarımız, Rasulullah'ın okuduğu bir takım dua, teşbih ve Kur'an ayetleridir. (Eyvallah ancak duaların bire bir okunması gerekmiyor Allah resulü kendi duasını yapıyordu, biz de kendi duamızı yapacağız kendi ihtiyaçlarımıza göre, duamız olmasa Allah bize ne diye kıymet versin? sünnet 1400 yıl önceki duaları tekrarlamakmıdır? ihtiyaca göre dua etmekmidir?)
Kur'an'ın anlaşılarak okunması, anlaşılması gereği gibi, namazda okuduklarımızın da anlaşılması gereklidir (Eyvallah :) da nasıl yapacağız bunu? ya Allahın bize kader kıldığı dilleri yok edeceğiz ya ana dilde ibadet edeceğiz, çünkü anlamını bildiğiniz surelerin dahi arapça ve türkçe okumak ve anlamak ve düşünmek arasında dağlar kadar fark var, ben biliyorum.).
Bunun için de okunan dua ve ayetlerin anlamlarını öğrenmek, düşünmek icap eder. (Eyvallah)
Namazın evrenselliği, onun sadece kılınışı ve vakitleriyle ilgili ortak algılayışla kendini göstermez. (Eyvallah )
Aynı zamanda namaz dili de bu ortaklığın önemli bir yanını oluşturur. (Eyvallah, namazın kendine özgü dilini her kez anlıyor, ancak kıraat anlamadığımız bir dilde olunca doğal olarak anlaşılamıyor bu kadar basit)
Bu durumun namazın anlaşılarak kılınması gerçeğiyle de çeliştiğini düşünmemek gerekir.(Buna eyvallah değil, tam da bunu düşünüyorum, düşünmezsem düşüncesizlik etmiş olurum, yalan söylemiş olurum, saçmalamış olurum)
Çünkü bir şeyi düşünmeyi, anlamayı, onu sadece kendi lisanımızla söyleme ile özdeşleştirmeyiz. (Eyvallah, elbette başka diller biliyorsak o dillerdeki tercümeleri de anlayabiliriz buna Arapçada dahil)
İnsan düşünmedikten sonra Türkçe okuduğu bir sureyi, ayeti de anlamaz. (Haa şimdi anladım varmak istediğiniz sonucu, lütfen!..., LÜTFEN!... yapmayın, Allah aşkınıza yapmayın ben,sen,o,biz,siz,onlar arapçayı bilmiyorsak ne kadar dikkat edersek edelim anlayamayız, ama ana dilde okunanı dikkat edersek anlarız, çarptırmaya gerek yok, zira türkçe yazılanları düşünebiliyorum, kavrayabiliyorum, anlayabiliyorum, çarptırmaları farkedebiliyorum)
Nasıl her bakmak, görmeyle sonuçlanmıyorsa, herhangi bir şeyi okumak, söylemek de (kendi lisanımız ile olsa bile) düşünmeyle sonuçlanmayabilir. (Eyvallah)
Düşünme, belli çabaların ürünüdür ve ancak öyle gerçekleşir (Eyvallah).
Bir kimsenin herhangi bir şeyi ana diliyle ifade etmesi "düşünme" ile özdeş olsaydı "Ey inananlar! Sarhoşken namaza yaklaşmayın. Çünkü ne dediğinizi bilmezsiniz" (4/43) Kur'ani emri indirilmezdi. (Nasıl yani? bir kimsenin bir şeyi anlamadığı dilde ifade etmesi özdeşmidir???
Allah aşkına, yani dikkat etmezsek türkçede anlamayabiliriz, o halde bizim için Arapça yada Türkçe okumanın bir farkı yok demeye getirmeyemi çalışıyorsunuz? bu mu? oldu mu? uydu mu? )
Sarhoşluk halinin, iradeyi zaafa uğratan özelliği yanında, "ana dil"in kullanılmasına mani bir hal de değildir. (Tevil denilen şey kötü anlamda nasıl bir şeydi? sormak geldi içimden. Ayetten çıkan sizcede şu değilmi içmişsiniz o dönemde henüz içki haram edilmemiş ve ne dediğinizi biliyorsunuz namaz kılabilirsiniz değil mi? ancak NE DEDİĞİNİZİ BİLMEYECEK kadar sarhoşsanız, o zaman namaza yaklaşmayın diyer değil mi? yani o dönemde asıl sorun NE DEDİĞİNİZİ BİLMEMEK değil mi?
Anlamıyormusunuz? Arapça namaz kılıyorum sarhoşum ne dediğimi bilmiyorum o zaman ne olacak? yani bir alaka varmı?  )
Fakat yukarıdaki ayette de belirtildiği gibi, ne dediğini bilmeme, düşünmeme halidir.  (Eyvallah, inşallah ne dediğinizi biliyorsunuzdur.)
Kısacası namazı düşünerek ikame etmek gereği vardır.  (Eyvallah, Allahu Ekber sadakte ne güzel söyledin, doğru söyledin)
Düşünmek ise zihinsel bir çabanın adıdır. (Eyvallah)
Namazda bu çaba, orijinal haliyle yapılması gereken okunuşun, anlamını düşünmek ve duymakla gerçekleşebilir. (Eyvallah da nasıl? Tüm evren arapça bilmiyor ve tüm evrendeki insanların bir ana dilleri var)
"Evrensel namaz dili"ni kullanmanın birçok faydası ve gereği vardır, yine konuyla ilgili olarak şunları da hatırlamakta yarar vardır. (Eyvallah, ancak evrensel namaz dili hareketlerdir, hareketlerin taşıdıkları sembolik anlamlardır, kıraatlerin evrensel olmayan Arapça ile yapılması faydasız ve gereksizdir, çünkü hiç bir şey anlamıyacağız.)
Birincisi namazda okunacak ayetlerin manalarıyla birlikte, asıllarını öğrenmek mümkündür. (Eyvallah, ancak namazda okunması gereken kurandır, papağan gibi aynı şeyleri tekrar edip durmanın faydasıda gereğide yok ve herkez öğrenemez malum üniversite mezunlarımız ingilizce bilmiyorlar, imam hatip mezunlarımız arapça bilmiyorlar, ilahiyat mezunlarımızı işin içine katmıyorum)
İkincisi, bütün evrensel sistemlerin belli kavram ve deyişleri vardır ki,, bunlar orijinalleriyle kabul edilir ve öyle kullanılır. İslam'ın namazı da böyledir. (Eyvallah, örneğin Allah kelimesini böyle kabul edebiliriz, ancak kuranın tümü böyle değildir)
Üçüncüsü, bu konu tevatüren gelmiş ve ümmet tarafından da böyle kabul edilmiştir. Yani olayın vakıası böyledir. (Eyvallah değil, böyle gelmiş böyle gider değil, sahabeler de kuru et yiyen kadınların oğulları idi, yanlış ictihad yapmış olamazlar mı? 4 halifeden sonra sultanlık dönemi başlamadı mı? ayrıca endülüste 200 yıl ispanyolca namaz kıldırıldığına dair bir bilgi kalmış aklımda, Allah resulünün farklı arap kabilelerinin kendi anladığı şivede tercüme ile namazına izin vermiş gibi kalmış aklımda - diğer şiveyi anlayabildiği halde-, Selmani farisinin Allah resulünden onaylı fatiha tercümesi kalmış aklımda, İmamı Azam Ebu Hanifenin -hadis uyduruculuğu ile meşhur Nuh bin Ebi Meryemin bir sözü ile- yok sayılan ANA DİLDE İBADET CAİZDİR fetvası kalmış aklımda, Allah resulüde, Ebu hanifede özellikle Türkiye için herhangi biri değildir, ancak )
Dördüncüsü, namaz dili üzerindeki polemikleri daha ziyade, konuyu Kur'an bütünlüğünde kavrayamayanlar ve art niyetliler gündeme getirmek istemişlerdir. (Hak haktır, Doğru doğrudur, kim söylerse söylesin, Allah resulünün onun şiiri müslüman oldu dediği gibi)
Kısacası namaz lisanının orijinalini değiştirme teşebbüsü sağlam bir akide ve akıl işi olarak görülemez. (Eyvallah, Ancak namazın orjinali imamın ne dediğini bildiği cemaatin ne denildiğini bildiği namazlardır, Namazın orjinalinde anlamadığı dilde bir takım şeyleri söylemek yoktur.)


'Salat'ın temel rükunlarından, şartlarından birisi de onun huşu ile yerine getirilmesidir (23/2). Böyle bir namaz mutlaka ikame edilmeli (6/72), tatbik etmede devamlılık göstererek (6/92; 70/22-23), korunmalıdır (23/9; 70/34). Asla zayi edilmeyip (19/59), etrafımızdakilere yapmaları için tavsiye edilmelidir (20/132).

Gerçek anlamda yerine getirilen namaza ancak münafıklar üşene üşene gelirler, onu eğlence ve oyun yerine koyarlar (5/58). Ayrıca namaz ahirete kesin inanış (27/3; 30/4), yaşam biçiminin (dinin) yalnız Allah'a ait kılınması, ortak koşulmaması (98/5; 30/31), dua ve teşbih (24/41), boş şeylere dalmamak (74/41,47) ve gerçeği doğrulayarak arka çıkmakla da (75/31-32) yakın ilişkiler içindedir.

Namazın önemini ise, onun savaşta ve tehlike anında bile terk edilemeyeceğini bildiren Kur'an ayetleri ortaya koyar (4/101-102).

Gerçek bir namaz sömürüye, ekonomik adaletsizliğe, ahlaksızlığa, menfaatçiliğe, haksızlığa, kısacası her türlü kötülüğe karşı mücadele vermeyi emreder. Ve böylesi Kur'ani bir namazı ancak zalimler, müşrikler istemez. Ancak onlar engeller. Gerçek namaz bu bilincin ifadesidir.

Bugün birçoklarınca kuru ve şekilsel bir tatmin aracı olarak kılınan namaza gelince, o gerçek namazdan bir takım benzeşen özellikler dışında fazla bir şey taşımaz. İnsanları her türlü kötülükten alıkoyması gereken namaz, Kur'ani içeriğinden uzaklaştırılıp sadece, şekilsel, kuru bir tapınma olayı haline getirilmiştir, namazın gerçek anlamına kavuşabilmesi, ancak Kur'an'ın anlaşılması / yaşanmasıyla mümkün olabilir. Çünkü namaz Kur'an bütününün bir bölümünü teşkil eder. Her bölüm, bütünden bazı özellikler taşısa da hiçbir zaman diğer bölümler ve onlarla ilişkisi bilinmediği ve gereği layıkıyla yerine getirilmediği sürece tam anlaşılamaz.

DE Kİ: BENİM SALATIM, KULLUK BİÇİMİM, HAYATIM VE ÖLÜMÜM, TÜM VARLIKLARIN YÖNETİCİSİ VE SAHİB (RABB)İ ALLAH İÇİNDİR" (6/162).

Alıntıdır

Hiç yorum yok: