23 Temmuz 2011 Cumartesi

24 temmuz sabah - Şeyh şamil ve namaz


Kafkasya'da, Gimri Muharebesi'nde, şeyhi, İmam Gazi Muhammed'in şehit düştüğünü gören Şeyh Şamil, askerlerin ortasına top güllesi gibi atılmıştı. Sağ elindeki hançeri de sol elindeki kılıç gibi ustalıkla kullanıyor, iki kolu şimşek gibi işliyordu. Fakat pusuda bekleyen bir düşman askeri süngüsünü hırsla Şeyh Şamil’e saplamıştı. Bir yanda canından çok sevdiği İmam Gazi Muhammed'in şehâdeti, bir yanda da bağrına saplanan süngü, Şeyh Şamil’i yaralı bir aslan hâline getirmişti. Korkudan gözleri yuvalarından fırlayan düşmanlar, kaçacak delik arıyorlardı. Şeyh Şamil, akşamın karanlığına karışıp gitmişti. Şeyh Şamil’in yaralandığını gören Gimri Camii müezzini, Şamil’i takip edip, karanlık iyice bastırdığında onu bir mağaraya götürdü.

Müezzin Mehmet Ali'den durumu öğrenen Şeyh Şamil’in kayınpederi Abdülaziz Efendi hemen yola çıktı. Kendisi Dağıstan'ın en meşhur cerrahlarından birisi idi. Birkaç gün mağarada kalarak Şeyh Şamil’i şifalı otlardan hazırladığı ilâçlarla tedavi etti.
Ancak bu tedavinin daha uzun bir süre devam etmesi lâzımdı. Şeyh Şamil’i, Unsokul Köyü'ne getirdiler. Tedaviler aralıksız sürüyordu. Tam 25 gün sonra Şeyh Şamil komadan çıktı. Onca sıkıntı, hastalık ve cefadan sonra gözlerini ilk açtığı an başucundan hiç ayrılmayan annesini gördü. Annesine ilk sözleri şu oldu:

— Anacığım! Namazımın vakti geçti mi?

Büyük insanın öyle bir anda bile ilk söylediği şey namaz olması ibret vericidir.

Allahım bizlerede namaz konusunda böyle hassas kalpler nasip et
Amin

Esselamu Aleyna

Hiç yorum yok: