21 Temmuz 2011 Perşembe

21 temmuz yatsı - Evlerimizi Mescid Yapabildik Mi? - canip kaya


Evimize bir bakalım; evimiz, anne-babanın sürekli tartıştığı, çocukların sorunlarını kavga ile çözmeye çalıştığı, stres üreten, huzursuz bir ev mi?

Yoksa eşlerin uyum içinde, aile fertlerinin yardımlaşma, paylaşma gibi ulvi hasletlere sahip, herkesin birbirini anlama çabası içerisinde olduğu bir ev mi?

Evimize hangi koltuk takımını alacağımıza, televizyonu evin neresine yerleştireceğimize biz karar verdiğimiz gibi evimizdeki huzur ortamının nasıl olması gerektiğine de yine biz karar veririz. Eğer evimiz idealimizdeki bir ortama sahip değilse bunun birincil müsebbibi biz anne-babalarız. Eğer bu gerçek ile yüzleşme cesareti, bu sorumluluğu üstlenme samimiyeti gösterebilirsek evimizi ideal ev haline getirme şansını büyük oranda yakalayabiliriz.

Peki, bir Müslüman için ideal ev ortamı nasıl olmalı?

Elbette ki ideal ev derken evin fiziksel yapısından söz etmiyoruz. Bu bahs-i diğer bir meseledir. Bizim kastettiğimiz ideal ev, Müslüman’ı hem dünyada hem de ebedi âlemde mutlu edecek, huzurlu yaşamasına katkı sağlayacak, yaşam kalitesini yükseltecek bir ev ortamıdır.

Bu öyle bir evdir ki; eşlerin birbirlerine olan muhabbetin membaı Allah’a olan muhabbettir. Eşler birbirlerinin tenlerinden önce ruhlarına dokunurlar. Aynı Ruh’tan gelmenin, aynı Ruh’tan OL’manın anlamının idrakindedirler. Evi, yuva yapmanın hasreti ve çabası içerisindedirler. Birbirlerine karşı mesuliyetlerini, Allah’a olan mesuliyetin bir gereği olarak görürler. Yalnızca sağlıkta ve hastalıkta değil, ebedi âlemde de birlikte olmanın gayreti içerisindedirler. Evli olmanın, aile olmak için gerekli ama yeterli olmadığının bilincindedirler. Allah aşkının, aşklarını arttıracaklarının şuurundadırlar. Yüreklerinden Allah sevgisini, dillerinden Allah kelamını, kulaklarından Kur’an tilavetini eksik etmezler. Habibullah ve Halilullah olmanın, Hududullah’a riayet olduğunu bilirler.

Bu öyle bir evdir ki; yürekleri okşayan çocuk kahkahaları evin tüm hücrelerine sinmiştir. Çocukların araba, bebek gibi oyuncaklarının içinde seccade, tespih gibi oyuncakları da vardır. Çocuklar evcilik oyunlarında ebeveynlerinin hiddetli hallerini değil, secdedeki teslimiyetlerini taklit ederler. Çocuklar evde sadece anne-babaları ile değil, melekler ile birlikte oyunlar oynarlar, onlarla melekleşirler. Paylaşmanın sıcaklığını hissettikleri gibi doğruluğun, doğrulmak ve haykırmak için ne kadar gerekli bir erdemlilik olduğunu da fark ederler.

Bu öyle bir evdir ki; BEYTULLAH’tır.



Böyle bir ev ortamı oluşturulabilir mi?

Bu sorunun cevabı çok nettir. Evet oluşturulabilir. Şu ayet-i kerimede Yüce Mevla’mız bize ideal ev ortamı oluşturmanın yolunu göstermiştir; “…Evlerinizi namaz kılınan yerler (mescit) yapın ve namazı dosdoğru kılın. Mü’minleri de müjdele.”1

Dikkat edilecek olursa bu ayette çok önemli üç husus öne çıkmaktadır:

1-Evlerin mescit yapılması: Mescitler Allah’ın evidir. Evlerimizi mescit haline getirdiğimiz zaman evlerimiz Beytullah olacak, kutsiyet kazanacaktır. Mescitlerde Allah’ın adı anıldığı gibi, evlerimizde de sürekli Allah adı anılacak, Allah evimizin ve hayatımızın merkezinde olacaktır. Mescitlerde bir safta bir arada olunduğu gibi ev ahalisi de her zaman aynı safta ve saflıkta olacaktır. Mescitler insanları cem ettiği gibi evimiz de aile fertlerini cem edecektir. Mescit haline getirdiğimiz evimizde kendimizi kafesteki kuş gibi değil, denizdeki balık gibi hissedeceğiz, özgür ve vazgeçilmez…

2-Namazın dosdoğru kılınması: Namaz, bir evi mescit haline getirmenin olmazsa olmazıdır. Namaz kılınmayan mekâna mescit denilemeyeceği gibi namazsız eve de Beytullah demek mümkün değildir. Üstad Sezai Karakoç’un ifadesi ile “Namaz, günde beş kere kapımızı çalan güneştir.” Evimizin ve yüreğimizin kapısını bu güneşe her zaman açık tutmalıyız. Evimize gelen güneş, bütün aile fertlerinin yüreğini ısıtmalı, gözlerini ışıtmalıdır.

Her namaz insanı ihya, evini inşa etmez. Bunun için evdeki namazın dosdoğru namaz olduğuna da dikkat edilmeli. Dosdoğru namazın alamet-i farikalarından biri de cemaatle kılınıyor olmasıdır. Bütün aile fertleri ve melekleri de yanımıza alarak aynı safta huzuru ilahiye durmak gerekiyor.

3-Mü’minlerin müjdelenmesi: Evlerini mescit haline getirenleri Rabbimiz müjdelemektedir. Bu müjde dünyada ve ahiretteki ebedi kurtuluştur.

Şu ayet-i celilede de Rabbimiz Zülcelal Hazretleri ehline namazı emreden, yani evini mescide çeviren kullarının rızıklandırılacağı müjdesini vermiştir;

“Ehline namazı emret ve onda kararlı davran. Biz senden rızık istemiyoruz, biz sana rızık veriyoruz. Sonuç da takvanındır.”2

“İbadetlerinizin bir kısmını evlerinize ayırın, evlerinizi kabirlere çevirmeyin” diyen Allah Resulü (sav) de bizleri, mescide çevrilmeyen evlerimizin kabirden başka bir şey olamayacağı tehlikesine karşı uyarmıştır.3

Yine şu hadis-i şerifte de Allah Resulü (sav) bizim ailemize karşı olan sorumluluğumuzu hatırlatmaktadır;

“Bakmakla yükümlü olduğu kişileri (sorumluluklarını yerine getirmeyerek) zayi etmesi kişiye günah olarak yeter.”4

O halde ya sorumluluklarımızı kuşanıp evimizi BEYTULLAH yaparak kurtuluşla müjdelenen muttaki kullardan olacağız ya da ehlini ihmal eden, evini kabre dönüştürerek hesabını zorlaştıran kullardan olacağız.

Rabbim, hepimizi müjdelenen muttaki kullarından eylesin….

1- Yunu Suresi:87.ayet

2- Taha Suresi:132.ayet

3- (Müslim, Tirmizi, Buhari)

4- (Ebu Davud)

Canip kaya

Hiç yorum yok: