ZIRHA BÜRÜNMEK
Bizim bu günün insanları olarak bir zırha ihtiyacımız var. Bilgi kirliliğinden, güncelin ve gündemin kaygılarından, haksızlıklardan, ihanetlerden, zulümlerden, yanlış zan ve inançlardan, kısacası tüm olumsuzluklardan koruyacak bir zırha..
Bu zırhtan söz etmek istediğim yazımın başlığını atarken epeyce bir duraksadım; deyim “zırh kuşanmak” mı idi, “zırh giyinmek” mi diye..
Eskinin birer savaş aracı olan kılıç, mızrak, gürz ve miğfer ile birlikte düşünüldüğünde “kılıç kuşanmak” örneği sanki “zırh kuşanmak” demek daha doğru gibi görünüyor. Metinlerde geçen ”zırhını giydi” ibareleri ise, “zırh giyinmek” demeyi gerektiriyor gibi. Ama bu durumda da “zırh” bir giysi olup çıkıyor, “hava”sını yitiriyor. Zırh kullanımının temel amacının bedeni dış darbelerden korumak olduğu gerçeğinden yola çıkarak en sonunda, işte, “zırha bürünmek” deyiverdim.
Eskinin birer savaş aracı olan kılıç, mızrak, gürz ve miğfer ile birlikte düşünüldüğünde “kılıç kuşanmak” örneği sanki “zırh kuşanmak” demek daha doğru gibi görünüyor. Metinlerde geçen ”zırhını giydi” ibareleri ise, “zırh giyinmek” demeyi gerektiriyor gibi. Ama bu durumda da “zırh” bir giysi olup çıkıyor, “hava”sını yitiriyor. Zırh kullanımının temel amacının bedeni dış darbelerden korumak olduğu gerçeğinden yola çıkarak en sonunda, işte, “zırha bürünmek” deyiverdim.
Sezai Karakoç, bundan kırk yıl önceki bir şiirinde şöyle diyordu:
“Namazı uzatmalı alana
kopyalana kopyalana
döndürmeli bir çağlayana”
O gün için gerçekten de “namaz”ın Müslümanlar arasında yaygınlaştırılmasına büyük ihtiyaç vardı vardı. Namaz kılanların azlığı, evet, namaz kılarken bunu “alana uzatırcasına” yapmağı, böylece kopyalana kopyalana çoğalan ve sonunda çağlayanlaşan bir eyleme dönüştürmeyi gerekli kılıyordu.
O sıralarda M. Şevket Eygi’nin, sahibi bulunduğu Bugün Gazetesinin de imkânlarını değerlendirerek, gerçekleştirdiği “Sabah Namazı” uygulamalarının amaçlarından biri de namazın önemini vurgulayarak bu yaygınlaşmaya katkı yapmak, belki de çağlayanlaşmayı sağlamaktı.
Hatta sabah namazlarında yurdun dört bir yanından binlerce mümini belirli camilere toplayarak bu çağlayanlaşmayı sağlamıştı da.
Hatta sabah namazlarında yurdun dört bir yanından binlerce mümini belirli camilere toplayarak bu çağlayanlaşmayı sağlamıştı da.
Şimdilerde Abdullah Yıldız ve arkadaşları yurdun dört bir yanını dolaşarak “namaz” programları gerçekleştiriyorlar. Epeyce bir yaygınlaşmış olan namaz kılma eylemine bilinç, “öz”, deyim yerinde ise “derinlik” kazandırmağa çalışıyorlar.
Tıpkı kırk yıl önce Sezai Karakoç’un yaptığı çağrı ya da M. Şevket Eygi’nin gerçekleştirdiği “Sabah Namazı” toplanmaları gibi takdirle karşılanacak bir çalışma. Yüce Allah yardımcıları olsun ve ecirlerini versin.
Tıpkı kırk yıl önce Sezai Karakoç’un yaptığı çağrı ya da M. Şevket Eygi’nin gerçekleştirdiği “Sabah Namazı” toplanmaları gibi takdirle karşılanacak bir çalışma. Yüce Allah yardımcıları olsun ve ecirlerini versin.
Ben bugün bulunduğumuz yerden bakınca bir açılıma daha ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum, bu alanda.
Sezai Karakoç’un ilk dizesini ufak bir değişikliği uğratarak bu açılımı ifade edeyim:
“Namazı uzatmalı zamana”
Evet, namazlarımızı zamana uzatmak, zaman içinde yaymak; namaz halini ve bilincini yayarak bütün günümüzde, yaşamımızda “namazı ayakta tutmak” diyebiliriz, buna.
Onu “eda” etmekle yetinmeyip, “ayakta tutmak”..
Nitekim “salâ”nın, namazın ifasını buyuran ayetlerin hepsinde kullanılan ifade de “ikame”, yani ayakta tutma anlamına gelir. Bir borcu ödercesine “eda” değil, bir olayı yaşarcasına “ikame”…
Bunu gerçekleştirebilirsek, namaz her türlü olumsuzluklara karşı bizi bir zırh gibi kuşatıp, koruyacaktır.
Nitekim Müzemmil ve Müdessir surelerinin başlangıçlarında yer alan “ey örtünüp/örtüye bürünen” hitabından sonraki ifadeler, namazın, Kur’an okumanın gerçek bir zırhlanma olduğunu gösterir. “Yapay örtüleri bırak, gerçek bir ‘zırh’ olan Kur’an ve namaza bürün” denilmektedir, sanki. İster yaşamak, isterse tebliğ etmek için.
Efendimiz Aleyhissalâtvesselâm abdest için “müminin silahı” buyurur; bu ayetlere bakarak diyeceğiz ki, Kur’an ve haliyle namaz da müminin tüm yaşamı boyunca kendileriyle bürüneceği bir “zırh”tır.
Buyurunuz namaz konusunda “eda”dan bir adım daha ileri atıp, ondaki rahmet, bereket ve hidayeti zamanımızın bütününe yaymak üzere onu bir zırh gibi kuşanalım; korunma önlemleri olarak başkaca şeylere bürünmek yerine, böyle bir zırha bürünelim.
Zübeyir YETİK,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder