24 Temmuz 2011 Pazar

24 temmuz akşam - Namazı yaşamak

Namazı Yaşamak


Namaz… Haydin felaha diye çağırıldığımız namaz. Felahımız, kurtuluşumuz olan namaz. “Namaz kılanlar, kendileri de işin içinde, namazın sathında kalanlara acısın. Kılmayanlar da, o satha bile tutunamadan derinliklere girmek palavrasından haya etsin!” Böyle buyuruyor Üstad Necip Fazıl Rahmetullahi Aleyh namaz hakkında O ve Ben kitabında.

Laik batıcı “materyalist” bir vasatta yoğrulmuş şuurlarımızın kaba fayda ekseninde kendince manalandırmaya yeltendiği namaz… Daha nice din hikmetlerinde olduğu gibi incisi düşmüş istiridye kabuğu misali içini boşalttığımız…

Yatmak kalkmak ameliyesine indirilen ve bir nevi spor haline getirilmeye çalışılan “müminin miracı” olan namaz… Yahut bir görev kabulü babından otomatiğe aldığımız namaz…

Namaz hiçbir akli dirayetin keşfedemeyeceği yücelikleri bağrında barındıran namaz… bizden uzaklaşmış ve bizim kendisinden uzaklaştığımız namaz…

Biz ilmihal Müslümanlarının sair nice din hikmetlerinde olması gerektiği gibi ruhunda şuurunda yeniden keşfetmek borcunda olduğumuz, her derde deva olan namaz… Her derde; dert nedir?

Namaz, Allah’tan başka ibadet etmeye değer bir şeyin olmadığını anlayabilmenin ve böylece hakikat elinde hürriyete kavuşabilmenin biricik imkan- vesilesi olan namaz…

“Allah’a itaat etmeyene itaat edilmez” hakikatinin yaşandığı namaz…

Namaz, Allahüekber denildiğin de “geride ne varsa bırak utansın, varım deme cüreti gösterdiği için” hesabı her türlü varlık iddiacısı hal, eda, tavır, eşya ve hadisenin elinin tersiyle geriye atılarak “mutlak var’a” yönelme ameliyesi…

Namaz, Allahüekber denildiğinde içimizde ne kadar fitne fesat varsa, itiş kakış varsa, günah sevap varsa elimizin tersiyle geri atılarak çırıl çıplak saf bir şuurla “mutlak var” a yönelme ameliyesi…

Tüm bunlardan sonra insan nasıl olurda o huzurdan ayrılınca kişisel menfaatlere “hakikat kavgası” dışında bir şeyle ilgilenme mecali bulabilir kendinde…

İnsan nasıl olurda namazı kılar ve;
İslam büyüğünün mealen “en büyük zaafımız İslam ahlakına biganeliktir” buyurduğu veçhile İslam ahlakına bigane kalabilir… İslam ahlakı nedir?

İnsan nasıl olurda namazı kılar ve yalan söyleyebilir garip gurebanın hakkını taciz edebilir ve Allah’tan gelenden başka hükmün icrasına tahammül edebilir anlayabiliyor değilim…

Kendi payımıza laik, batıcı, “materyalist” şuurun bulaşmış olmasına istinaden kimi zaman yer yer “günaha” batma, meyillenme emareleri gösterdiğimizde tek kurtuluş zeminimiz olarak yöneldiğimiz ama yine o bulaşık vesilesi ile kendisinden uzaklaştığımız ama ancak yine ona yönelerek kurtuluşa erebildiğimiz namaz…

Namazda her kul kendince bir keyfiyete bürünür… Namaz ile bir keyfiyeti yaşar… O yaşanılan namaz kılınınca biter… Biter mi? Bitmeli mi? Niçin biter?

Namazdan sonra içine sürüklendiğin hayat, sokak, iş, kurum, okul, ders az önce namaz kılmamışın gibi davranmak zorunda bırakıyor neden? Bunlar ayrı gerçekler kardeşim dedirtmeyecek bütünlük nerede?.. Namaz kılmak, namazı hayata taşımakla… Hayat namazdan uzak sa ki vay o hayatın haline… Hayat namaz için olmak zorunda. İçerde namaz dışarıda namaz keyfiyeti; nasıl?
***
Bazı bazı namazlarımızda hissetmeye yaklaştığımız iç alem düzenini yaşamak ve dış alemde de onu görmek niyetinden başka maksat taşımama azminde olmak… Şairin dediği vechile “yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol” hesabı…

Akıl kendini O’na uydurmakla kurtuluşa erebilecek olan… İşi bu olan akıl kendine başka mecralardan kurtuluş yolları mı bulmuş; ağlarım encamına…

Ruh ve beden sağlığının biricik şartı olan iç alem düzeni davasının gerçekleşebileceği biricik zemin olan namaz madde ve manada yegane sıhhat şartı, kaynağı-unsurudur… Zira namaz hakikatiyle “insan” olabilmenin biricik imkan yoludur…

“İnsan” nasıl ki “derinliğine fert genişliğine toplum” davası dır aynen öyle namaz derinliğine iç alem düzeni mevzuu ise genişliğine toplum düzeni davasıdır…
***
Bu dünya namaz kılınabilecek şekilde yaratılmıştır… Bu dünya ancak namaz ile elde edilebilecek keyfiyetle içinde huzur bulunabilecek olandır… Namaz kendine ve aleme hakikat nezdinde nizam verebilmenin işaret fişeğidir. Kastıdır, gayretidir, imkan yoludur.

Namaz keyfiyetine ermek ve o keyfiyeti tüm hayata, her karış vatan toprağına taşımak borcunda olduğumuz?..

Allah’ım bizlere namaz “kılabilmeyi” ve keyfiyetini idrak edebilecek, hayatı aslına irca edebileceğimiz şuur/gönülü bahşeyle.

Ramazan hürmetine lütfettiğin namaz nimetini koruyabilmeyi ve hakikatinin keyfiyetini iç ve dış alemimizde, tüm zaman ve mekanda, eşya ve hadiseler nezdinde de sürdürebilmeyi nasip eyle.

Onun için Müslümanla kâfir arasındaki farkı ortaya koyar…

Namaz haktır, adalettir, huzurdur, güvendir, güzelliktir, sıhhattir…

Namaz ahlâktır, edeptir, ilimdir; namaz, NİZAMDIR.

Dr. Nevzat ŞİPLEME

Hiç yorum yok: