17 Ekim 2011 Pazartesi

18 ekim ikindi - vakit ikindi

İşte Vakit ikindi Asr vakti yani Hüzün vakti Gün ihtiyarladı Güneş şimdi solgun rengini bırakıyor güller üstüne Zaman ırmağı ikindinin çağlayanından dökülüyor şimdi Ayrılığı söylüyor hece hece Bak hüzün renkli bulutlar sardı göğü Güneşin saltanatı bitmek üzere Zevale akıyor ışıklar


Hatırla ki, sen de bir ömrün ikindisine yürüyorsun Tenin soluyor Gözlerinin feri çekiliyor Yüzünü bu dünyadan çevirmeye hazırlanıyorsun Öbür kıyısındasın artık hayat nehrinin Bundan sonra vaadi yok sana zamanın Yokuş aşağı akıyor kalbin Güz yaprakları gibi Hem dalındasın hayat ağacının, hem de düşmeye hazırlanıyorsun


Rüzgarı bekliyor gibisin, ansızın esecek bir rüzgâr Hayatla bağlarını zayıflatacak İnceldiğin yerden kopmaya hazırsın artık ASYA


Bak! Sensizliğe alışıyor sevdiklerin Terkettiğin yerde o kadar da boşluk bırakmıyorsun aslında Daha az yer kaplıyorsun artık dünyada


Vakit ikindi Kalbini kanatıyor kuru gül yaprakları Tutunacak dal arıyor gibisin zamana karşı Zamanın hükmü ağırlaşıyor üzerinde Gün daha kısa geliyor artık “Yemin olsun ki ikindi vaktine Hüsrandadır insan” Şimdi anlıyorsun Çünkü, yokuş aşağı akıyorsun Dalından kopuyorsun Hoyrat bir rüzgâr artık zaman Geriye kalan, ancak iman


Şimdi ikindi vakti Secdeye koy alnını Eğil Zamanın Sahibinin önünde O’na konuş; dualarını fısılda Sonsuzluğa tutun hece hece Şimdi ikindi namazı vakti…


İkindi, telaşsız ve serin Ama telaşlarımız sımsıcak İkindi günün bağrına usulca sokulmuş bir hançer gibi Sanki içini kanatıyor Günün yüzü soluyor Renkler usulca yitiyor Elleri yana düşüyor ışıkların Günden ve güneşten nasibimiz azalıyor İsmimiz yerinde duruyor ancak, gölgelerimiz uzamaya başlıyor


Topraktaki ömrümüzün toprağın üzerinden daha uzun olduğunu hatırlatıyor gölge Işığımız azalıyor, gölgemiz çoğalıyor Gün kısalıyor, gölgeler uzuyor


İkindi ki, asr dediği vaktin sahibinin Kesinki hüsranı insanın Dediği gibi oluyor Kayıplarımız başlıyor Hayatın yırtık ceplerine cevherler sokuşturuyoruz habire, yarım kalacak şiirlere kafiyeler tutturmaya çalışıyoruz Heceler dağılıyor, harfler düzen tutmuyor, ses kesiliyor, ışık dağılıyor Gelip geçtiği o kadar aşina ki zamanın, yarım kalıyor hayatın şiiri Yeryüzündeki nasibimiz dara düşüyor, an gölgeleniyor, gün toza bulanıyor


Sen, rükûlarında koca bir dünyanın yükünü atıyorsun omuzlarından Azim olan Rabbinin huzununda eğilip, başkalarını izzetini ilan ediyorsun "subhane rabbiye'l-azim" Bedenin eğiliyor, ruhun doğruluyor Başın alçalıyor, kalbin duruluyor Yüzün yere dönüyor, alnına Rahmet dokunuyor Yalnızlaşıyorsun rükûda Telaşlarda unuttuğun, dünya ceninde kaybettiğin kendini, yeniden buluyorsun Tutup dizlerinden kendini, kendine doğru çekiyorsun Kendine gelmek için, kendinden geçiyorsun


Vakit, ikindi Yitiriyorsun, yitiriyorsun…

Hiç yorum yok: