17 Ekim 2011 Pazartesi

18 ekim öğle - vakit öğle

Vakit öğle... Görmeyi, sadece gözünün gördüğünü görmek bilen için, bir öğle vakti ne kadar da ışıksız ve ıssızdır. Varlığımızı buraya, şimdiye razı olmayacak kadar derin oysa. Yoksa neden, tepemizdeki güneş, yeryüzündeki gölgemizi kısalta kısalta ayaklarımızın altına savuruversin? Kendi varlığımıza dair tanığımız kalmaz gibidir öğle vakti. Bakışımız gördüklerimizde kalmaya değil, gördüklerimizin ardına düşmeye ayarlı. Zirveye ulaşmak, zirvede kalmaktan çok daha uzun; zirvede kalmanın ömrü ise kısa mı kısa. Kararsızlık anıdır zirvede olma hali, her an ya beriye ya öteye yuvarlanabilir insan. Günün başına tacını geçirdiğinde güneş, günün saltanatı yıkılmaya başlıyor. Güneşin batışı zirvede başlıyor. Zirveye eren her şey gibi alçalmaya başlıyor. Azalan gölgelerimiz zevâlimizi haber veriyor.

Vakit öğle…

Gün Ortası. Dünya Telaşındasın. İşler Yoğun. Yarım Kalmış Ne Kadar İş Var! Sanki Sensiz Yürümüyor Hiçbir Şey. Sanki Sen Olmasan İşler Hep Yarım Kalacak, Belki Hiç Başlamayacak....

Ne Kadar Çok Vazgeçilmezin Var! Ve Ne Kadar da Vazgeçilmezsin.

Oysa Dünya Seni Pek Umursamıyor. Sessizce Akıp Gitmede Uzayda. Telaşlarına İnat, Uzakta Bir Kelebek Yavaş Yavaş Kozasından Çıkmada. Ötelerde Bir İnsan Son Nefesini Vermekte Sessizce… Bir bebek İlk Kez Gülümsemekte Annesine…

Vakit Öğle…

Güneş Göğün En Yüksek Noktasında. Tıpkı Gençliğin Gibi. Şimdi Gün de Bir Delikanlı… Heyecanlı ve Telaşlı… Sanki Hiç Bitmeyecekmiş Gibi, Hiç Akşam Olmayacakmış Gibi…

Güneş Asıl Şimdi Batmaya Başladı. Zirveye Erişen Herkes Gibi O da Alçalmaya Başladı. Akşama Doğru Ağmaya Başladı. Unutma ki, Senin Ömrünün Zevali de Gençliğinde Başlıyor. Bilirsin ki Gün Akşamlıdır; Bilirsin ki Yazın Sonu Hazandır.

Vakit Öğle…

O Kadar Gürültü Var ki Ortalıkta… Kalbinin Sesini Duyamıyorsun Bile. Ruhunun Sonsuza Uzanan Emellerine Kör Olmak Üzeresin. Telaşların Arasından Sıyrıl, Ruhuna Yer Ayır. Ebedi Sükunete Hazırla Kendini. Kalbini Sonsuzluğa Bitiştir.

Alnını Secdeye Değdir....

Hiç yorum yok: