20 Ekim 2011 Perşembe

21 ekim öğle - dua - Senai Demirci

Namaz dua demektir, Bugünkü namazı bu yazıyı okuduktan sonra kılalım
Namazda gelsin dualar, gelsin aminler

Sadefinde inci neyse, dudaginda dua odur.
Incinin isiktan uzakligin besiginde beslenmesi gibi,
dua da Rabbinden uzak kalisinin gurbetinde bestelenir.
O’na sonsuz uzakliginin kuytusunda
O’nun sana sonsuz yakinligini fisildamasi, dua incisine rahimlik eder.
Bir sahdamari yakinligindan emzirilir dua.
Öyle yakindir ki Rabbin sana, rahmetinin sana yakinligini senin kendine yakinliginla anlatir.
Sahdamari sende senden içeri olan, teninden de beri olan degil midir?
Öyle bir yakinliktir ki bu insanin kendisini çagirmasina benzer yahut kendisinden bir sey istemesine.
Kendisini çagiran kendisine kendi çagrisindan önce cevap verir.
Kendisinden bir sey isteyen de kendisinden istedigini bastan kabul etmistir ki öyle ister.
Iste o sonsuz uzaklik sadefinde, o uçsuz bucaksiz gurbet denizinin dibinde,
Rabbini çagirmayi kendi kendine seslenmek kadar
elle dokunulur hissetmelisin parmak uçlarinda.
Rabbinden istemeyi kendinden istekte bulunmak kadar
gözle görülür bir inci eylemelisin dudaklarinin sicaginda.
Garip degil mi? Inci karanlikta büyüdügü halde, isiga essiz bir pirilti katmaya hazirdir.
Seni de sasirtmaz mi, incinin issizlikta ve sessizlikte boy attigi halde
birden varligin merkezine oturmasi? Öylesine bir incidir iste dua.
Sakin ve sarsici. Suskun ve konuskan. Nazli ve sokulgan. Uzakligin çocugu ve yakinliklarin anasi.
Öyle önceliklidir ki dua, teninde açik yaralar birakir Rabbin ki, o sancilardan dua gülleri büyütesin.
Aczinle sonsuz kudretine susamani ister. Fakrinla nihayetsiz rahmetine acikmani diler.
Kendini kendine yeter sanman, önce duayi elinden aliyor ve sonsuz fakirlestirir seni.
Kendini susuz ve tok sanman, O’na yakarma istahini giderir, O’na kuluk hevesinden yoksun birakir seni.
Öyle hatirlidir ki yakarisin, seni rahmetinin esigine gözü yasli, boynu bükük halde getirecek günah ve pismanliklarini,rahmetinin esigine basvurmaktan geri durduracak sevap ve hatasizligindan daha çok el üstünde tutar Rabbin.
Öyle tatlidir ki yalvarisin, seni aff ve magfiretinin dergâhinda aglatip sizlatan unutuslarini ve sürçmelerini, lütuf ve bagisina muhtaç olmayacakmissin gibi müstagni kilan susturan itaatlarinden daha çok sever Rabbin.
Yeter ki bu toprak kabin içinden yakaris türküleri yükselsin.
Yeter ki suskun ve soguk dudaklar dua dua söze gelip isinsin.
Yeter ki bu küskün ve dargin yüze ümitten çiçekler dokunsun.
Yeter ki çamurdan bedene sahici bir nefes s/insin.
Yeter ki bu bos avuçlarda dua dua kelebekler kanatlansin.
Yeter ki bu varlik sadefinden dua incileri dökülsün.
Bu varlik sadefini o inciyi içinde tasimak için giyindin.
Bu dünya seferine o inciyi içinden tasirmak için soyundun.
Dudaginin her kipirtisinda, dilinin damagina her dokunusunda
nice incileri kiymetsiz kilan bir kiymet kazanir bu toprak bedenin.
Gögsünün her daralisinda, tereddütlerinin her kimildanisinda,
incecik sizilarinin nefes nefes söylenmesinde,
yaninda, yakininda, kendine olan yakinliktan da beride bir yakinlikla
Rabbinin rahmetinin esiginde bulursun kendini.
Nefesine bürüdügün her sizlayista seni hemen isiten Semi’ ismiyle tanirsin O’nu.
Kalbinin kimselere söylenmez, söylense de önemsenmez
her hüznüyle seni her daim önemseyen Hakîm ismiyle varirsin huzuruna O’nun.
Hata ve kusurlarin seni ezip mahcubiyet atesinde yaktikça, en sessiz iç çekislerini ciddiye alan, ayiplamadan bagislayan, sonra hiç yüze vurmayan, asla basa kakmayan, severek affeden, affettigi için adeta sevinen Afuvv isminin serinliginde bulursun O’nu.
En mahrem sirlarini paylasan, en utanç verici ayiplarini sefkatiyle örtüp saklayan, en yüz kizartici suçlarini sonsuz anlayisinin kucaginda eriten Rahîm isminin esigine dökersin etegindeki taslari.
Nasilsa bir gün bu sadefin, bu toprak bedenin elleri çözülecek, hücreleri dagilacak, dudaklari eriyecek degil mi? Öyleyse, hiç durmadan içindeki dua incisini büyütüp O’nun rahmetinin deryasina savur.
Elsin sen, el; varligin sadece bir avuç içi.
Ellerin var sadece, bir de elindekiler;
elindekiler bir bir elinden kaydigi gibi,
elin de elinde kalmayacak ki…
Semaya dogru açilan, varligini duanin ayâsinda toplayip söz söz yakaran Sensin.
Baska bir sey degilsin; baskaca önemli degilsin ki..
Baskalarinin sen yokken, sen kendi yoklugunu bilmezken,
varligin hasretini bile çekmezken ettig “evlat duasi”nin kabul edilmisligisin.
Bir duanin ete kemige bürünmüs halisin.
Bastan ayaga, tepeden tirnaga, hece hece, hücre hücre duasin.
Duasin sadece, sadece duasin..
Annen duadir. Besigin duadir. Ninnin duadir. Servetin duadir. Mirasin da dua..
Ne kalirdi ki senden geriye, duan olmasaydi?


Senai Demirci

Hiç yorum yok: