27 Eylül 2011 Salı

28 eylül ikindi - Namazdaki rahatlık - Risalei nur


Hâlbuki namazda ruhun, kalbin, aklın büyük bir rahatı vardır.

Namazda gerçekten de ruhun, kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır. Bu rahattan dolayı mümin sıkıldığında hemen namaza koşar ve sıkıntılarından teneffüs eder. Bu manayı Üstadımız 2. Söz’de şöyle beyan ediyor:

“İbadetin çendan zahiri bir ağırlığı var. Fakat manasında öyle bir rahatlık ve hafiflik var ki, tarif edilmez. Çünkü âbid namazında der: “Eşhedü en lâ ilâhe illâllah.” Yani: “Hâlık ve Rezzak O’ndan başka yoktur. Zarar ve menfaat O’nun elindedir. O hem Hakim’dir, abes iş yapmaz; hem Rahîm’dir, ihsanı, merhameti çoktur.” diye itikad ettiğinden, her şeyde bir hazine-i rahmet kapısını bulur, dua ile çalar. Hem her şeyi kendi Rabbisinin emrine musahhar görür. Rabbisine iltica eder, tevekkül ile istinad edip her musibete karşı tahassun eder. İmanı ona bir emniyet-i tâmme verir.”

Namazın ruha, kalbe ve akla verdiği rahat için 24. Söz’ün şu bölümünü de mütalaa etmeniz faydalı olacaktır.

“Duanın en güzel, en latif, en leziz, en hazır meyvesi, neticesi şudur ki: Dua eden adam bilir ki, birisi var ki onun sesini dinler, derdine derman yetiştirir, ona merhamet eder. O’nun kudret eli her şeye yetişir. Bu büyük dünya hanında o yalnız değil; bir kerim zat var, ona bakar, ünsiyet verir. Hem onun hadsiz ihtiyacatını yerine getirebilir ve onun hadsiz düşmanlarını def edebilir bir zatın huzurunda kendini tasavvur ederek bir ferah, bir inşirah duyup, dünya kadar ağır bir yükü üzerinden atıp اَلْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ der.”

Hiç yorum yok: