5 Ekim 2011 Çarşamba

6 ekim öğle - İçinize sinmeyen nedir? SERHAT ŞEFTALİ


İçinize sinmeyen nedir?
SERHAT ŞEFTALİ
Yer Şişli Etfal Hastanesi, 7. kat. Gördüğü yoğun ilaç tedavisiyle yorgun düşmüş. Bir kolunda serum takılı. Gelen ziyaretçiler ona "acil şifalar" diliyor. Oğlu gelenlerden birine babasının abdest alıp alamayacağını, namazı nasıl kılması gerektiğini soruyor. Gözleri nemli Ahmet Amca’ya abdest alamıyorsa teyemmüm edebileceği, oturamıyorsa yatarak namaz kılabileceği söyleniyor. Ama kimse bunun nasıl yapıldığını bizzat tecrübe etmediğinden bu durumun yadırgandığı hissediliyor. Ahmet Amca ise hasta yatağına iki damla yaş döküyor; "Ben şimdiye kadar namazımı oturarak bile kılmadım." diyor ve ekliyor; "İçime sindiremiyorum bunu."
Yattığı yerden namaz kılmanın ona çok ağır geldiği anlaşılıyordu. "İçime sindiremiyorum." dediği namazı yatarak kılmak, belki de teyemmümle kılmaktı. Belki diliyle söylemiyordu; ama gözlerinden süzülen yaşlarla oradakilere "Siz siz olun sağlığınız yerindeyken namazın hakkını verin." demek istiyordu. Oğlu Tuncay Bey, babasını soranlara, "Sadece dua, sadece dua. Başka bir şeye ihtiyacımız yok." diyordu.
***
"Hayır daha ben gencim" diye düşünüyor, yaşını ağzına bile almıyordu. Kendisini yirmili yaşlardaki gibi hissediyordu. Çevresinde gördüğü liseli gençlerle arkadaşlık edip, onların sohbetlerine katılabileceğine inanıyordu. Devamlı spor elbiseler giyiyor, yaşını göstermeyecek şeylere meylediyordu. Bu düşüncelerin ardından beynine şu fikirler akın ediyordu: "Daha gencim, nasıl olsa şu anda yapılacak şeyleri tehir edebilirim."
Halbuki yaşı otuzu geçmişti. Belki siması yaşını göstermiyordu; ama hâl ve hareketleri de yaşının gereğini temsil etmiyordu. Sanki çocukluktan kurtulamamış bir ergen gibiydi. Olgunluk, anlayış, seviye, karakter, huy, bakış açısı oturmamıştı onda. Geriye dönüp baktığında gençliğinden geriye hatırlayabildiği çok az şeylerin olduğunu görüyordu. Ama bundan ders de almıyor, yaşadığı "an"ın önemini kavrayamıyor, gençlik hülyalarıyla otuzlu yaşlarını da heba ediyordu. Kırklı yaşlarına geldiğinde artık gençlik uzak bir hayal olacağından otuzlu yaşlardaki insanlar gibi davranmaya mı başlayacak dersiniz? Kim bilir, belki!.. Hayatı hep geçmişte yaşayan, olamayacağı bir halle kendini kandıran, elindekileri de kaybeden biri olmamak gerekirdi, değil mi?
***
Kimi insan ömür boyu oturarak namaz kılmadığını düşünür ve imayla namaz kılmayı içine sindiremez. Kimi de "Bak ben gençler gibi giyiniyor, onlar gibi konuşuyor, onlar gibi davranıyorum." diyerek yaşının olgunluğunu gösteremez ve saçındaki bir iki ak teli içine sindiremez. Halbuki içinize sinmeyen yapageldiğiniz güzellikleri yapamamak olsun. İçinize sinmeyen haksızlıklar olsun.

Hiç yorum yok: