4 Ekim 2011 Salı

5 ekim yatsı - Cemaatin bereketi SERHAT ŞEFTALİ

Cemaatin bereketi
SERHAT ŞEFTALİ
Eski camilerin bir başka havası vardır. İçinde adeta huzur solursunuz. Gönlünüz dinlenir. Osmanlı camilerinin bu özelliği karşısında yeni camilerin ne eksiği var diye düşünmeden de edemezsiniz. Camiler içinde öyleleri de vardır ki, günboyu adeta dolar dolar boşalır. Geleni-gideni hiç eksik olmaz. Kapısı sabah namazından yatsı sonuna kadar açık kalır. Onlardan biri Sultanahmet biri Bursa’daki Ulucami’dir belki de.
Öğle namazını kılıp, bir direğin dibinde randevu saatinin gelmesini bekleyen Ahmet Bey, cami ve cemaati arasındaki ilişkiyi düşünmeye başlamıştı. Kimbilir kaç insan gelip-geçmişti bu mekandan. Kapılardan hızlıca gelenler, caminin her köşesinden Yaratan’a (cc) kulluğunu arz etmeye çalışıyordu. Bu koşuşturmaların arasında caminin farklı köşelerinde birden bire saf düzeni oluşuyordu. Cemaatle namaz kılmanın önemini bilenler, iki kişi de olsa cemaatle namaza duruyordu. Arkasında sadece arkadaşı olduğunu zanneden insanlar, selam verdiklerinde onlarca insanın da namaza katıldığını görüp şaşırıyordu.

Vakit namazlarında oluşan cemaat bilinen bir durumdu. Ama vakit aralarında üçerli-beşerli bazen 20-30’lu gruplar bir araya geliyordu. Tanımadığınız insanlarla aynı yöne, aynı duygularla yöneliyordunuz.

Kısa bir sürede caminin farklı köşelerinde cemaatle namazlar kılınmıştı. Namazını kılan yine aynı telaşeyle ayakkabılarını alıp çıkıyordu. Bu ufak grupları biraz daha dikkatle incelemeye başladığında, insanların gönüllerini okuyabilir miyim diye düşündü.

Az önce sokakta yürürken selam vermediğiniz insanla, omuz omuzasınız. Sonra, “Allah kabul etsin!” sözleriyle muhabbetiniz ve karşılıklı güvenlerinizi teyit ettiniz. ‘Her inanan kardeştir’ sözünü hatırladınız ve namaz kardeşliğinizi pekiştirdi. Bu iki-üç kişilik namaz size birlikte, aynı yöne, ittifak edebileceğinizi de gösterdi. Namaz kıldığınız omuzdaşınızın adı neydi sahi? İşte cemaatle namazın kerameti mi desek…

Ahmet Bey, bu düşüncelerle caminin hangi köşesinde kimler namaza durmuşsa onları izlemekten vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştı. Yerinden kalkarken, bir genç, “Amca öğleni kıldınız mı? Kılmadıysanız bize imam olur musunuz?” diye sordu. Ahmet Bey, gülümseyerek, “Evlat! Ben öğleni kıldım. Ama siz varın bir cemaat daha oluşturun. Cemaatte keramet varmış. Allah kabul etsin!” dedi.

Hiç yorum yok: