Bin telaşın yamaçlarında savruluyor saçların.
Koşturmaların ortasında serin bir rüzgârı özlercesine kıvranıyor kalbin.
Vaktin zirvesinde uykuların en talihsizi yakışıyor yakana.
Uyanmayı sonuna çok gören bir uyku bu…
Gün uykusu.
Gündüz sarhoşluğu.
Yoğun işlerin, önemli önceliklerin, ertelenmiş düşlerin sonrasında, yakınlıkların en güzelini özlüyor, sılasına uçmak istiyor ruhun.
Gelişiyle "ateşlerin söndüren" o Elçi'nin bin umutla koştuğu, sonsuz tebessümle sığındığı o kapının eşiğindesin şimdi.
Varlığıyla sağır duvarları yıkan, bakışıyla küskünlükleri deviren, duruşuyla uzaklıkları eriten ‘Gül Yüzlü’nün özle(n)diği yerde çağrılısın şimdi.
Tenini bin gülistanda ağırlıyor rükûların hepsi.
Ana şefkatinden öte bir şefkatle üzerine titreyen, kederlerinin hepsini kalbinden silip süpüren, korkularının cümlesini sessizliğiyle susturan o Elçi'nin durduğu yerde durasın, durulasın şimdi.
Şimdi, öğle namazı vakti.
Senai Demirci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder