o din günününde bugününde sahibidir diyor tefsirinde Ali KÜÇÜK
4: “O din gününün mâlikidir.”
işte bu Rahmân ve Rahîm olarak tanıdığımız, inandığımız Allah, din gününün sahibi ve mâlikidir.
Mâlik, sahip demektir, otorite demektir, söz sahibi demektir.
Din günü de hakla batılın, iyiyle kötünün, doğruyla yanlışın, mü’minle kâfirin, Müslümanla müşrikin, mü’minle münafığın birbirinden ayrılacağı, iyilerin iyiliklerinin mükâfatı olarak cennete uçacakları, kötülerin de kötülüklerinin cezası olarak cehenneme akıp dolacakları gün demektir.
Din günü kıyamet günü demektir. Din günü, Allah katında bir gündür ki, bizim dünyadaki günlerimize benzemez.
Bir gündür o, ama farklı bir gündür.
Bugün dünya, yarın âhiret sözüyle de ifade edildiği gibi dünyanın tüm ömrü bir gün, âhiret hayatı da bir gün olarak ifade edilmiştir.
Yevmü’d dünya ve yevmü’l âhireti. İnfitâr sûresinde Rabbi-miz bu din gününü şöyle anlatır:
“Din gününün ne olduğunu sen nerden bilirsin? Evet ceza gününün ne olduğunu nereden bileceksin? O gün, kimsenin kimseye hiçbir fayda sağlamayacağı bir gündür. O gün buyruk yalnız Allah'ındır.
(İnfitar 17,18,19)
Evet o gün insanlar ne kendilerine, ne de başkalarına bir şey sağlayacak değildirler.
Yâni o gün insanlar hiç bir şeye mâlik değildirler.
O gün söz sahibi sadece Allah’tır.
O gün hâkimiyet sadece O’nundur.
O gün hiç kimsenin ne söz söyleme, ne de mâzeret ileri sürme hakkı olmayacaktır.
O gün sadece söz hakkı Allah’ındır.
O gün mâlik Allah’tır.
O gün mutlak otorite Allah’tır.
Burada insanın hatırına bir soru geliyor.
Peki acaba sadece bu dünyadaki hayat son bulup insanlar ölünce mi Allah söz sahibidir?
Yâni sadece dünya hayatı son bulup âhiret hayatı başlayınca mı Allah hâkimiyet ve otorite sahibidir?
Bundan önce Allah söz sahibi değil midir?
Yâni şimdi, şu anda Rabbimiz otorite ve hâkimiyet sahibi değil midir?
Bu dünyada sözü geçmiyor mu Allah’ın?
Allah’ın hâkimiyeti, egemenliği bu dünyada yok da öbür tarafta mı başlayacaktır?
Acaba Aristo’nun dediği gibi, dünyayı yarattı da işi bitti mi hâşâ Allah’ın? Acaba Allah dünya işlerini bilmiyor da dünyada bizim hayatımızı düzenleyecek başka Rablerimiz mi var?
Veya dünyayı yarattıktan sonra beğenmeyerek, onun idaresiyle ilgilenmeyerek onun idaresini bize bırakan, nasıl bilirseniz öylece yaşayın, nasıl isterseniz öylece hukuk yapın, canınız nasıl isterse öylece giyinip soyunun, diyen dünyada hiç ses çıkarmayıp hâkimiyetini öbür tarafta gündeme getirecek olan bir Allah mı bu Allah?
Hayır hayır, bugün de, yarın da yegâne Mâlik, dünyada da, âhirette de yegâne söz sahibi, yegâne otorite ve hâkimiyet sahibi Allah’tır.
Hem öyle bir hâkimiyet sahibi ki, mülkünde ortağa asla rızası yoktur O’nun. Kullarını başkalarına itaat konusunda, başkalarını dinleme, başkalarına kulluk etme, kendi yasalarını bırakıp başkalarının yasalarını uygulamaları konusunda, soğanın dişisinden bile kıskanan bir Allah.
Ama şu anda dünyanın konumu gereği, dünyadaki imtihan gereği istediği gibi yaşamayan kullarına, kulluktan çıkıp kendisine isyan bayrağı çeken kullarına anında cezalarını verip dokunmadığı için insanların çoğu bunu anlayamıyorlar. Vahiyden habersiz olanlar bunu yanlış anlıyorlar.
Dünyanın konumu, dünyanın yasaları kendilerini aldattığı için din gününü unutarak bir hayat yaşıyorlar.
Hayatlarını dünyada yaptıklarından ötürü hesap ödeyecekleri bir makamın, bir mahkemenin yokluğu inancına bina ediyorlar.
Halbuki bakın Rabbimiz Mü’min sûresinde şöyle buyurur:
"O gün onlar meydana çıkarlar. Onların hiç bir şeyi Allah’a gizli kalmaz. Bugün mülk kimindir? Kahhâr olan tek Allah’ındır."
(Mü’min 16)
O gün onlar açığa çıkarlar, her şeyleri açığa çıkar.
Mantar bitiyormuş gibi kabirlerinden dışarı fırlayıp atılırlar.
Halbuki bu adamlar, dün bunu inkâr ediyorlardı.
Dünyada iken bunu, bugünü akıllarının ucundan bile geçirmiyorlardı.
Bir daha dirilmeyeceklerini, sümenaltı edileceklerini, gizlenip saklanabileceklerini, tüm yaptıklarının yanlarına kâr kalacağını zannediyorlardı.
Ama iş, hiç de öyle olmamış.
İşte şimdi diriltilmişler, gizli ve âşikâr tüm yaptıkları, tüm suçları ortaya dökülmüş, tıraşları gözlerinin önüne inmiştir.
O gün onlar, her şeyleriyle açığa çıkarlar.
Kendileri, amelleri, niyetleri, gizledikleri, sakladıkları, yaptıkları, yapmadıkları her şey açığa çıkar, her şey ortaya dökülür.
Faili meçhul hiç bir şey kalmaz o gün.
İşte insanların dirilip açığa çıktıkları o gün Allah buyuracak ki:
“Mülk kimin bugün? Mâlikiyet kimin bugün? Göktekiler, yerdekiler, kasalarınızdakiler, keselerinizdekiler, altınızdakiler, üstünüzdekiler kimin bugün? Evleriniz, arabalarınız, kadınlarınız, çocuklarınız kimin bugün?
Hâkimiyet kimin?
Egemenlik kimin bugün?
Söz hakkı kimin bugün?
Cevap verecek kimse yok ki.
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölmüş.
Hareket eden, nefes alan bir tek canlı kalmamış. Cevap verecek kimse olmayınca yine Allah cevap verecek ve buyuracak ki:
“Bugün mülk, bugün hâkimiyet, bugün egemenlik, bugün söz hakkı Kah-hâr olan, tek olan Allah’ındır.”
Peki sadece o gün mü diyecek Allah bunu?
Bugün sormuyor mu Allah bunu?
Ya da sadece o gün mü mülkün sahibidir Allah?
Bugün mülkün sahibi O değil mi?
Bugün söz sahibi Allah değil mi?
Evet bugün de mülkün sahibi O’dur.
Bugün de söz sahibi, yarın da söz sahibi O’dur.
Bugün de, yarın da mâlik O’dur.
Ama imtihan gereği, dünyanın konumu gereği bugün kimseye dokunmuyor Allah.
O’nu mülkün sahibi bilenlere de, O’nu mülkün sahibi kabul etmeyerek kendilerini mâlik konumunda görenlere de dokunmuyor Allah.
O’nu Rab bilenlere de, O’ndan başka Rabler kabul edenlere de dokunmuyor. Namaz kılanlara da, kılmayanlara da, hayatını Rab Allah kaynaklı yaşayanlara da, O’nu diskalifiye edip başka Rabler kaynaklı yaşayanlara da dokunmuyor. Tıpkı lokantada yemek masasıyla hesap masasının ayrıldığı gibi.
Yemek masasında yemek yenir, hesap masasında da hesap ödenir.
Yemek masasında hesap ödemeye, hesap masasında da yemek yemeye kalkışanlara gülerler.
Aynen bunun gibi Rabbimiz dünya için burası yemek masası, burası amel masası, burada kimseden hesap sormayacağım, dileyen dilediği gibi bir hayat yaşasın, ben hesap masasını öbür tarafta kuracağım buyuruyor.
Onun için sorgulama orada başlıyor.
Onun için din gününün, kıyamet gününün, hesap gününün mâliki deniyor. Değilse din gününün de, dünya gününün de mâliki sadece Allah’tır.
O’ndan başka mâlik, O’ndan başka sahip, O’ndan başka egemen ve söz sahibi yoktur.
Diyor ki Rabbimiz:
Bugün mülk, bugün hâkimiyet tek olan, Kahhâr olan Allah’ındır.
Bugün egemenlik, heybet ve korkusundan tüm mahlukâtın sustuğu Kahhâr olan Allah’ındır.
Bugün söz hakkı kendisinden başka her şeyi mağlup ederek üstün gelen Azîz olan Allah’ındır.
Hükmü O verecek, kararı O verecektir.
Artık herkes susmuş, suspus olmuş,
kimsenin ağzını bıçak açmıyor ve
herkes Allah’ın hükmünü beklemektedir.
Yine aynı sûrenin bir altındaki âyetinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Bugün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün haksızlık yoktur. Şüphesiz ki Allah, hesabı çabuk görendir."
(Mü’min 17)
O gün hüküm günüdür.
O gün ceza günüdür.
O gün adâlet günüdür.
O gün adâletin ve hakkın ikame edildiği gündür.
O gün hiç kimseye haksızlık yoktur.
Yâni o gün hiç kimseye, hiç bir varlığa en küçük bir adâletsizlik ve zulüm yapılmayacaktır.
Ne dünyada hesabını kitabını bugün için yapıp da Allah’ın istediği kulluğu yaşamak için çalışıp çabalayan birinin hakkını alamaması gibi, mükâfatını elde edememesi gibi bir adâletsizlik, ne yaptıklarının karşılığını tam olarak alamama gibi, yâni bir kısım haklarının zayi olması gibi bir adâletsizlik, ne de kişinin hak etmediği halde haksız yere cezalandırılması biçiminde bir haksızlık olacaktır.
Zerre kadar bir zulüm, bir haksızlık, bir kayırma söz konusu olmayacaktır.
Yâni ne yapmadıklarından ötürü birinin mükâfatlandırılması, ne de hak etmediği halde haksız yere cezalandırılması biçiminde bir adâletsizlik yoktur o gün.
Yâni ne bir kişinin cezalandırılması gerekirken hak ettiği bu cezadan kurtulması, ne cehenneme gitmesi gerekirken yanlışlıkla cennete gitmesi, ne de cennete gitmesi gerekirken yapmadığı şeyler kendisine isnat edilerek haksız yere cehenneme gitmesi türünde bir zulüm olmayacak.
Ya da hiç kimseye hak ettiği cezadan daha fazlasını yüklemek biçiminde veya yanlışlıkla birinin günahının bir başkasına yüklenmesi, yâni birinin yerine başkasının cehenneme gitmesi gibi hiçbir adâletsizlik olmayacaktır.
O yüce mahkemede böyle bir adâletsizlik yoktur.
Herkese yaptıklarının karşılığı tastamam verilecektir.
Herkes yaptığının tam karşılığını görecektir.
Fâtiha sûresinde günde en az kırk defa kendisini din gününün mâliki, otoritesi, söz sahibi olarak zikretmemizi, bunu sürekli hafızamızda diri tutmamızı isteyen Rabbimiz, aslında bununla bu günün bizim hayatımızda canlı tutulmasını, bir an bile unutmamamız gerektiğini, hayatımızı bu inanca bina ederek yaşamamız gerektiğini anlatıyor.
Öyleyse din gününü hiç bir zaman hatırımızdan çıkarmadan yaşayacağız. Bugünün imanını hep taze tutacağız.
Bugünü sürekli iki kaşımızın arasında tutacak ve hayatımızı buna göre yaşayacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder