MÜSLÜMANIM ELHAMDULİLLAH DİYEBİLMEK
şükran duygusu ile yapılan hamd (elhamdulillah)
hani sofradan kalkarken deriz ya elhamdulillah diye
işte buradan yola çıkıyor Besairul Kuran isimli tefsirinde müfessir Ali KÜÇÜK ve diyorki
HAMD HAYATIN İSLAMLAŞMASININ ADIDIR
3- Öyleyse buradan hamdin bir üçüncü mânâsını söyleyelim:
bu mânâda hamd, hayatın İslâmlaşmasının adıdır.
Hayatı İslâmlaşan bir Müslüman,
İslâmlaşan hayatına “Elhamdülillah” demeye hak kazanıyor demektir.
Çünkü hamd Müslümanca bir hayatın sonucudur.
Bakın Rabbimiz bu gerçeği anlatırken, Kur’an’ın başka bir yerinde şöyle buyurmaktadır:
10: “Oradaki duaları: "Münezzehsin ey Allah'ım" dirlik temennileri: "Selâm size" ve dualarının sonu da: "Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd olsun" dur.”
(Yunus 10)
Bir hayat ki, neticesinde “Elhamdülillah” gerçekleşecek.
Bir hayat ki, sonunda o hayatı yaşayanlar “Elhamdülillah” demeyi hak edeceklerdir.
İşte bu hayat, Allah ve Resûlünün bizden istediği hayattır.
Allah’ın kitabıyla ortaya koyduğu, Rasûlullah Efendimizin de bizzat pratik hayatıyla örnekleyip açıkladığı bir hayattır bu.
Yâni Allah’ın Resûlü bu hayatı bizzat yaşamıştır.
Çünkü bir gün, Ayşe annemizden onun hayatı sorulunca mü’minlerin annesi: “Sizler Kur’an okumuyor musunuz? Onun hayatı mahza Kur’andı” buyurur. Eğer onun yolunun yolcusu olan ve her yönden onu taklit etmek zorunda olan bizler de onun yaşadığı gibi bir hayat yaşarsak o zaman bu hayata “Elhamdülillah” demeye yüzümüz ve hakkımız olacak demektir.
Peki ne yapmıştı Allah’ın Resûlü? Nasıl bir hayat yaşamıştı?
Mekke’de peygamberlik görevine başladığı günlerde Rabbimiz:
“Ey örtülerine bürünen peygamber! Kalk ve uyar! Kalk ve çevreni uyandır! Gece kalkıp Kur’an oku! Gündüz onu yaşa ve çevrendekilere ilan et! Gece Rabbinle istişare et! Gündüz de Rabbinin büyüklüğünü ilan et!”
buyurmuştu.
Rabbinden aldığı bu emirle, Rabbinden aldığı bu hayat programıyla öyle bir kalkmıştı ki Allah’ın Resulü, ömrünün sonuna kadar bir daha yatma nedir, uyku durak nedir bilmemişti.
Ömrünün sonuna kadar bir tek geceyi bile ihmâl etmeden kalkıyor, Kur’-an okuyor, gündüz de tak tak kapıları çalarak gece ilgi kurduğu Allah âyetlerini, Rabbinden aldığı mesajı insanlara ilan etme, duyurma ve onunla insanları diriltme savaşı veriyordu.
Gittiği kapıdan hüsnü kabul görmese de, eli boş dönse de yine “Elhamdülillah” diyordu.
Neden?
Çünkü Allah’ın istediğini yapıyor,
Allah’ın istediği hayatı yaşıyor,
Allah’ın övdüğüne talip oluyordu.
Eğer şu anda bizim de böyle bir derdimiz varsa, biz de her gece kalkıp Kur’anla ilişki içine giriyor, iliklerimize kadar Allah vahyini özümlemek ve insanlara duyurmak derdiyle dertlenebiliyorsak, o zaman biz de hayatımıza “Elhamdülillah” diyelim.
Yaşadığımız hayatımıza hamd edelim.
Yine Allah’ın Resûlü vefatı esnasında, bir yahudi çocuğunun baş ucuna gidiyor, acaba onu son deminde cehenneme kaçırır mıyım endişesiyle heyecandan kalbi ve kafası kaynıyor ve son derece titrek bir sesle o çocuğu imana davet ediyordu. Müslüman olması için âdeta yalvarıyordu ona. “Evlâdım, gel Müslüman ol ve kurtul diyordu.” O çocuğun bu mübarek nefese kulak verip son anında kelime-i şahâdet getirmesi karşısında Allah’ın Resûlünün etekleri sanki mücevherlerle doluyor, yüzü gülüyor ve
“Elhamdülillah” diyerek sevinçle oradan ayrılıyordu.
“Elhamdülillah” ki cennete bir kişi daha kazandırmıştı.
“Elhamdülillah” ki cehennem bir üyesini daha kaybetmişti.
“Elhamdülillah” ki Allah’ın kendisinden istediğini yapabilmişti.
İşte böyle bir amele “Elhamdülillah” denebilir.
Eğer şu anda sizin de böyle bir heyecanınız varsa, hiç durmayın siz de “Elhamdülillah” deyin.
Sizler de eğer insanları cennete kazandırma, cehennem yollarına barikatlar koyma derdiyle çırpınabiliyorsanız, bu işi kendinize iş edinmişseniz, dert edinmişseniz “Elhamdülillah” deyin.
Mekke’de, Medine’de üst üste üç gün karnı doymuyor, günlerce ocağı yanmıyor, bacası tütmüyor.
Çoğu zaman kepeği alınmamış arpa ekmeği bulabiliyor ve sonunda böyle bir hayata “Elhamdülillah” diyordu Allah’ın Resûlü.
“Elhamdülillah” ki Allah’ın istediği, Allah’ın övdüğü bir hayatı yaşıyordu. “Elhamdülillah” ki dünyaya meyledip, dünya nîmetlerinin içine gömülüp âhireti, hesabı, kitabı ve kulluğu ihmâl etmiyordu.
“Elhamdülillah” ki dünya onu kendisine kul köle edinememişti.
Eğer sizler de böyleyseniz, “Elhamdülillah” deyin.
Tebliğ için gittiği, insanları cennete kazandırmak için gittiği Taif’ten kan revan içinde dönüyor, ama o yine “elhamdülillah” diyordu.
Elhamdülillah ki, insanlara Allah’ı duyurmuştu.
Elhamdülillah ki, Allah için gitmişti ve görevini başarmıştı.
Elhamdülillah ki dönüşünde Allah ona Ninova’lı Addas’ı nasip etmişti.
Eğer sizler de Allah için akrabalarınıza, komşularınıza gidebilmişseniz, başka şeylere üzüldüğünüz kadar Allah için de üzülebilmişseniz elhamdülillah deyin.
Mekke’de müşrikler tarafından boykota maruz kalıyor, Ebu Talip mahallesinde üç yıl boyunca muhasara altında kalıyor, yarı aç yarı tok çile çekiyor, göz yaşı döküyor, ama sonunda “elhamdülillah” diyordu.
Elhamdülillah ki, Allah’ın istediği hayat buydu.
Elhamdülillah ki, Allah adına katlandığı sıkıntılar ve gösterdiği sabır karşısında Allah’ın nusreti gelmiş ve müşriklerin Kâbe’nin duvarına astıkları boykot anlaşmasını güveler yemiş bitirmişti.
Elhamdülillah ki onun sabrını gören kâfir çocuklarından pek çoğunun kalbi erimiş, ve onun kervanına katılmıştı.
Mekke’de, doğup büyüdüğü şehirde tüm kapılar yüzüne kapanıyor, evini barkını terk edip hicrete mecbur kalıyor, sonunda “elhamdülillah” diyordu. Elhamdülillah ki, Allah’ın istediğini yapıyordu.
Elhamdülillah ki, Allah ona yepyeni bir vatan nasip ediyordu.
Elhamdülillah ki, Allah ona Akabe’de biat edecek, onu kendi şehirlerine davet edecek yiğitler gönderiyordu.
Elhamdülillah ki, davası Medine’de çığ gibi hüsnü kabul görüyordu.
Bütün bunlardan şunu anlıyoruz.
Demek ki; “elhamdülillah” hayatın İslâmlaşması demektir.
Elhamdülillah, İslâmlaşan bir hayatın sonucudur.
Aslında elhamdülillah’ı anlamak Kur’an’ı anlamak demektir.
Elhamdülillah, Kur’an da Allah’ın istediği hayatı yaşamak demektir.
Şimdi bir adam düşünün ki, Kur’an’dan ve sünnetten haberi yok, Allah’ın kendisinden istediği hayattan haberi yok. Müslümanım diyor, ama henüz Müslümanlığın farkında değil. Hayatında her türlü İslâm dışı şeyler mevcuttur. Sofrasında içki eksik olmuyor. Kazanmasında ve harcamasında Allah söz sahibi değil. Zevkini tatmin edecek kadın, müzik, televizyon gibi her türlü İslâm dışı eğlencelere düşkün. Hayatında sınır tanımadan, haram helâl dinlemeden, dilediği gibi bir hayat yaşıyor. Şimdi bu adam İslâm’la, Kitap ve Sünnetle tanışınca, Allah’ın istediği gibi bir Müslüman olmaya karar verince, hayatındaki İslâm dışı her şeyi atacak ve sonunda “elhamdülillah” diyecektir. İşte, bunu yapabilen bir kişinin “elhamdülillah” demeye hakkı vardır. Çünkü elhamdülillah, hayatın İslâmlaşmasının adıdır.
Çünkü Uhut’ta yiğit sahabe Amr ibni Cemuh kendisini şahadetten, Allah ve Resûlünün cihad çağrısından engellemeye çalışan, kendisini meşgul eden ağzındaki hurmaları tükürdüğü anda “Elhamdülillah” demişti.
Elhamdülillah ki, Allah’la arasına giren o engeli aşabilmiş,
nefsinin arzularına teslimden kurtulup Allah’ın istediğine koşabilmişti.
Bir başka yiğit, Abdullah bin Revaha da nefsinin cimriliğini yenip en kıymetli bahçesini Allah yolunda infak edebildiği gün,” elhamdülillah” demişti.
Bir başka yiğit Hz Ömer Efendimiz, yaşama arzusundan vazgeçip Allah adına sırtına zehirli bir hançer saplanıp şahâdetin kokusunu aldığı anda “elhamdülillah” demişti.
Hayat İslâmlaşmalı ki, kişi o hayata “elhamdülillah” diyebilsin.
Böyle değilse İslâm dışı bir hayata “elhamdülillah” demek, Allah’a en büyük iftiradır.
Bir Müslüman düşünün ki; Allah’ın kendisi için hayat programı olarak indirdiği kitabından ve kulluk örneği peygamberinin hayatından habersiz. Âhiretten, hesaptan ve kitaptan habersiz, tıpkı bir kâfir gibi keyfine göre aklına ne geliyorsa yapıyor.
Kendisinin hızla cehenneme gidişi, hanımının, çocuklarının hızla cehenneme gidişi, onu hiç düşündürmüyor. Şimdi bu adam yaşadığı bu hayata nasıl “elhamdülillah” diyebilir?
Dünyada yaşadığı hayatı Müslümanlaştıkça Müslümanlaşan hayatına, Müslüman hamd edecek, “elhamdülillah” diyecektir.
Ama Kur’an’ın başka âyetlerinden de anlıyoruz ki, Müslümanlar sadece bu sözü dünyada değil, aynı zamanda Cennette de Rablerinin kendilerine lütfettiği, o güzel hayatı gördükleri zaman da elhamdülillah diyecekler ve kendilerine bu hayatı sağladığı için Rablerine hamd edeceklerdir. Yunus sûresindeki âyeti az evvel okudum:
…Ve dualarının (davalarının) sonu da: "Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun” dur.”
(Yunus 10)
“Allah Odur; Ondan başka İlâh yoktur. Hamd, dünyada da âhirette de O’nun içindir; hüküm de O’-nundur. Yalnız O’na döndürüleceksiniz.”
(Kasas 70)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder